0

491 40 87
                                    

Biz iki dominant insandık. Birbirimize hakim olmak için can atar, sözümüzün geçmesi için ne gerekiyorsa yapardık. Sonucunda hangi tarafın hasar göreceği pek de umurumuzda değildi. Sadece, yapardık. İsterdik ve yapardık. Zaten bizi bitiren de bu değil miydi?

─────

0: Benim Kollarımda öleceksin.

Pencere kenarındayım, yağan yağmuru izliyorum. Ders fizik ama pek de umurumda değil. Hocanın sesi ninni gibi, yağmur damlacıklarının sesi ile birlikte uykumu getiriyor. Gözlerim yavaştan kapanıyor, kendimi güzel bir uykuya bırakmak için hazırlanıyorum.

"Park-..~"

Şokla gözlerimi açtım ve etrafıma bakındım. Ensemden kulağıma doğru hissettiğim dudaklar, işittiğim mırıltılar... Ve irkilmeme sebep olan arkamdaki beden. Min Yoongi!

Hızla elimi ensemle ilgilenen bedene attım, saçlarını sertçe kavradım ve kafası önüme gelecek şekilde çekiştirdim. Oyuncu mırıltılarının yerini şimdi acı iniltileri dolduruyordu işte. Yeşil tutamları parmaklarım arasında dağılıyor, acıyla yüzünü buruşturuyordu. Bilirdim, Yoongi'nin zayıf noktalarından birisi saçlarıydı. O uyurken saçını kestiğim zamanı da çok net hatırlarım. Kısa saçlarını gördüğünde dokunsam ağlayacak duruma gelmişti, bir süre de gelmemişti zaten okula.

Ama bildiğim bir şey daha vardı ki saçları ile ilgilenilmesini de çok seviyordu. Bunu nereden bildiğimi sorgulamayın, uzun yıllar birlikte olunca istemsizce öğrenivermiştim. Birisi saçlarıyla oynadığında mayışır, hemen uyuyakalırdı. Çok severdi ama bunu bilen sayılı kişilerden birisiydim. Kimsenin saçıyla oynamasına izin vermezdi, çok isterdi ama izin vermezdi. Bunun nedenini hiçbir zaman anlayamamıştım işte.

Şimdiyse ben saçlarını çekiştiriyor, o ise saçlarındaki elimi tutuyor ve ittirmeye çalışıyordu. "Piç..." diye sızlandı. "Bırak..!" Kaşlarım havalandı, dudaklarım kıvrıldı. "Uykumu kaçırdın. Senin yüzünden bu moruğa ve lanet formüllere katlanmak zorunda kalacağım." Yavaşça bıraktım saçını. Hemen arkasına yaslandı ve rahatça bir nefes verdi. Tam önünde oturuyordum, sinirle beni süzdüğünü tahmin edebiliyordum. Bir şeyler yapmalıydım, bu sıkıcı fizik dersine katlanamazdım.

Cebimden telefonumu çıkardım ve gelen bildirimlere bakmaya başladım. Arkadaşlarımın olduğu gruptan yüzlerce mesaj gelmişti, hala da gelmeye devam ediyordu. Neyse ki grup sessizdeydi. Okumadan diğer bildirimlerde gezinmiştim. Bilinmeyen numaralardan bir ton aşk veya nefret tutumları... hepsini geçtim. Minik arkadaşımın yönettiği okul itiraf/ifşa sayfasına girdim. Hesap bende de vardı, sık sık girip ne var ne yok kontrol edebiliyordum. Şimdi ise biraz eğlenmek istiyordum.

Gelen mesajları kontrol ettim, sayfaya benimle ilgili pek bir şey yazılmazdı. Bilirlerdi sayfaları kontrol edebileceğimi, başlarına bela almak istemezlerdi. Zaten genelde çoğu ifşa benim isteklerim üzerine paylaşılırdı hesapta. Birisinin ifşasını isterdim ve bana gelirdi, ben de paylaşırdım. Ve işte yine o anlardan birisindeydik. Tam da istediğim kişiden birkaç tek gönderimlik fotoğraf gelmişti.

Son zamanlarda bazı durumlar sinirimi bozmaya başlamıştı. Yoongi ile aramızda olan gerginliği okulda bilmeyen yoktu. Bazıları eğlence çıktığı için bu durumdan fazlasıyla memnunken, bazıları da biricik Yoongi'lerine zarar verdiğim için bu durumun durması düşüncesindeydiler. Yoongi diyorum çünkü benim eşcinsel olduğum okula çok uzun zaman önce yayılmıştı. Beni seven kızların çoğu hedefini değiştirmiş, bir kısmı da kendi içlerinde sevmeye devam etmişti. Bu yüzden bana genelde kimse yaklaşmazdı. Tabii Yoongi için aynı şeyi söyleyemezdim.

RevengeWhere stories live. Discover now