.5.

1.7K 66 11
                                    

"Gerçekten iyi bir fikir değil," dedim Can'a son bir kez bakarak. Sesimdeki tonlama vazgeçmesini istediğimi haykırır gibiydi. Gözlerini devirerek elini kapı kolundan çekerek arkasına yaslandı.

"Arkadaşım olarak buradasın." Yumduğu gözlerini açarak bana çevirdi. Biliyorum, demek istedim. Yanında olmayı ben de istiyordum ama Kenan'la aynı ortamda olmak her şeyi daha da karmaşıklaştıracaktı, bunu da biliyordum. "Hem herkes seninle tanışmak için can atıyor!"

Onlara benden bahsettiğini söylediğinde çok mutlu olmuştum. Dürüst olmak gerekirse aramıza fiziken bir mesafe girdiğinde istemsiz de olsa hayatlarımızın ayrılacağını düşünmüştüm. Bir daha asla eskisi kadar yakın olmayacağımızı... Ama birbirimize ne kadar bağlı olduğumuzu unutmuş olmalıydım ki, yanılmıştım. Can tüm yakın çevresine benden çokça bahsetmiş, anılarımızı anlatmış, fotoğraflarımızı göstermişti. Öyle ki ben daha onlarla bir araya gelmeden hepsi beni tanıyordu. Ben de bir diziyi takip eder gibi Can'ın hayatındaki insanları tek tek öğrenmiş, haklarında fikir sahibi olmuştum. Aslında hayatına dahil olacağım için oldukça heyecanlıydım ama bir şeyler içime sinmiyordu işte.

"Kenan'dan çekinmene gerek yok," dedi bir şey dememi beklemeden. "O da senden çekiniyor. İkinizden de bir halt olmaz yani, merak etme."

"Ha, ha ve ha." Gözlerimi devirdim. "Çok komik."

"Haydi, inelim artık şu arabadan. Havasız kaldım be kızım!" Omzumu yavaşça dürttükten sonra kapısını açarak kendini dışarı attı. Söz konusu Can olduğunda hayır demek gibi bir opsiyonum yoktu o yüzden ben de aynı adımları takip ederek onunla kapının önünde buluştum.

"Umarım dediğin gibi olur," diye mırıldandım. Buna karşılık kıkırdamış, bedenimi kolunun altına çekivermişti. "Ne zaman yanıldığımı gördün?" dediğinde çoktan içeri hareketlenmiştik bile.

Haklıydı, hiç görmemiştim.

Bu gecenin bir ilk olmamasını umuyordum.



ੈ✩‧₊˚༺☆༻*ੈ✩‧₊˚



"Kalıcı değilsin yani?" Adının Nicolo olduğunu öğrendiğim çocuğun sorusuna başımı iki yana sallayarak cevap verdim. Değilim. Hiçbir yerde kalıcı değilim. Yüzüne yansıyan hayal kırıklığını saklama gibi bir zahmete girmeden arkasına yaslandı. "Üzüldüm," dedi dudaklarını büzerek.

"Niye dostum?" diye sordu Kenan viskisinden bir yudum almadan önce.

"Niyesi mi var?" Dudakları yukarı kıvrılarak anlam veremediğim bir gülümseme yaratmıştı. "Daha ilk günden buraları daha çekici hale getirdi."

Yavaş.

Can'ın içinden geçenin tam olarak bu olduğuna yemin edebilirdim. Çocuğu bozmaması adına dizine uyarıcı bir dokunuş bıraktığımda gözleri benimkilere buldu. Bir süre bakışarak tartıştık, bunu sık yapardık. Kenan bunu fark etmiş olacak, dikkatini Nicolo'dan ayırıp bize yönlendirmişti.

"Öyle şeyler için Defne'ye güvenmemek lazım," dedi gözleri üzerimdeyken. "Kendisi kaçmayı çok sever."

"Öyle mi?"

"Öyle." Agresyonunu bastırmak için burnunu kırıştırdı. Benden nefret ediyor. Bunu anlayabiliyordum. Sözleri, gözleri... Her şeyi bunu ele veriyordu.

Her ne kadar kırıcı olsa da, bunu normal karşılamam gerektiğini biliyordum. Sonuçta sevgi ve nefret arasında incecik, çok da keskin olmayan, yer yer silinmiş bir çizgi vardı. Bazen insan o çizginin neresinde duracağını bilemiyor, bir oraya bir buraya savruluyordu. Bize olan da buydu işte.

Ben kaçmıştım, o sırtını dönmüştü. Ben seviyordum, o nefret ediyordu. Belki de bizim kaderimiz buydu. Çizginin ayrı taraflarında durmak.

"Doğru," dedim umursamaz görünmeye çalışarak ve arkama yaslandım. "Yaralamaktansa kaçmak her zaman tercihim olmuştur."

"Tamam, yeter." Can sohbetin geldiği yerden rahatsız olmuş olacak, huysuz bir tavırla araya girmişti. "Değiştirin konuyu."

Nicolo hay hay, dercesine başını sallayarak bir süredir aklında olan o soruyu sormuştu. "Hayatında biri var mı?" Kelimelerin havaya karışmasıyla Kenan'ın yeşillerini üzerinde hissetmem arasında bir saniye bile yoktu. Cevabı merak ediyordu.

"Yok," dedim gülümseyerek. "Bir süredir yok."

Nicolo "Sevindim," diyerek bakışmamızı böldüğünde Can ağzındakileri Kenan'ın yüzüne püskürtmüştü. Özür dileme zahmetine girmeden yan tarafa döndü ve sordu. "Neye seviniyon lan?"

"Can..?" Bir elimi omzuna yerleştirdim. Sakin mi olsan acaba?

"Pardon ya," dedi genç adam biraz geri çekilerek. "Siz... Şey miydiniz?"

"HAYIR?"

"Hayır!"

Can boğazını temizleyerek tutuşumdan kurtulduğunda ben de kendime bir çeki düzen verdim. Ne demek şey miydik? Öyle mi görünüyorduk?

"Defne benim kardeşim," dedi kararlı bir tavırla. "Aynı anneden doğmadık ama... Kardeşim." Yan bakışını yakaladığımda gülümsedi.

"Her ne kadar bana ağabeylik taslamasına sinir olsam da," dedim kıkırdayarak. Yüzünde bozulduğunu haykıran sahte bir ifade vardı. Burnunu iki parmağımın arasına kıstırdım. "Hiç öyle bakma. Yakışmıyor da zaten."

"Tamam be!"

"E o zaman?" Tatlı atışmamız Nicolo'nun hiçbir şeyi anlamadığını belli eden ses tonuyla sorduğu soru tarafından bölünmüştü.

"Çapkın adamsın, Fagioli." Kenan nihayet sırtını yasladığı yerden ayırırken konuşmaya dahil olmuştu. "Konu bu."

Gecenin geri kalanı Nicolo'nun beni çapkın olmadığına inandırma çabaları, Can'ın gereksiz maçolukları ve Kenan'ın laf sokmalarıyla geçmişti.

Tüm bunlara rağmen çok eğlenmiştim ve tam da bu yüzden, Kenan'ı çok özlediğim gerçeğiyle yüzleşmem gerektiğini anlamıştım.

Peki ya o kadar güçlü müydüm?

Orasını zaman gösterecekti.


ੈ✩‧₊˚༺☆༻*ੈ✩‧₊˚




ੈ✩‧₊˚༺☆༻*ੈ✩‧₊˚

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
even if i tried | kenan yıldızWhere stories live. Discover now