.2.

2.2K 82 39
                                    

"Anlat," dedim gözlerimi Can'ınkilere dikerken. Sesimdeki bıkkın tınıyı saklamak gibi bir niyetim olmamıştı. "Kahvaltıyı da kitledin." Odağım masadakilere kayarken arkadaşımın kahkahası kulaklarımı doldurmuştu. Gözlerim dudağının kenarındaki kızarıklığa takıldığında kaşlarımı çattım.

"Sürtüştük biraz," dedi içimi rahatlatmak istercesine. "Bir şey yok."

İç çektim. "Sana kavga etmeyin demedim mi?" Küçük birer çocukken bile hiç birbirlerini kırmamış olan bu ikilinin benim yüzümden birbirine el kaldırması içimi burkmuştu. Dolan gözlerimi saklamak için yana döndüm.

"Ben kaldırmadım zaten. Onun hakkıydı."

"Saçmalamayı kes." Can'ın bu konuda gerektiğinden fazla sorumluluk hissettiğini düşünüyordum. Sır benim sırrımdı ve ondan saklamasını istemiştim; bu kararı veren benken neden suçluluk hissediyordu, anlayamıyordum.

"Bunca zaman ne yaptığından haberimin olduğunu öğrenmek ona koymuş olmalı," dedi düşünceli bir ifadeye bürünürken. Benimle konuşmaktan çok kendi kendine dün geceyi analiz ediyor gibiydi.

"Telefonumu açsaydı o da bilirdi belki," diye mırıldandım. Duymamasını dilerdim ama duymuştu. "Ne telefonu?"

O güne dair anıların birer birer zihnime dolmasıyla derin, çok derin bir iç çektim. Bunu kimseye, Can'a ve anneme bile anlatmamıştım. Benim yüzümden ağır bir yükü taşıyorlardı, fazlasına lüzum yoktu.

"Ona anlatmak istedim," dedim gözlerimi kaçırarak. "Neden veda etmeye gidemediğimi. Ben de aradım. Ama açmadı."

"Açmadığından emin misin?" Kaşlarını çattı. Eminim. Bir kez de değil, defalarca kez aramıştım. Telefon çalmış ancak asla açılmamıştı.

Biraz daha konuşursak ağlayacaktım. Ve insanların önünde ağlamaktan nefret ederdim, bu kişi kendi anne babam ya da can dostum olsa bile.

"Geçmişte kaldı."

"Geçmişte falan kalmadı," diye üsteledi Can. "Kenan bana böyle bir şeyden bahsetmedi, Defne. Aradığını fark edip açmaması imkansız."

"Sen de ona kanser olduğumdan bahsetmedin." Kaşlarımı havalandırdım. "O gün hastaneye kaldırıldığım için yanına gidemediğimden, bir yıldır hayatta kalmaya çalıştığımdan... Burnunun dibine kadar geldiğimden bile bahsetmedin, Can. Dün şans eseri görmeseydi asla haberi olmayacaktı." Sertçe yutkundum. Tüm bunları bilerek yaşamak benim için kolay zannediyordu. Değildi.

Her insan sevdikleriyle beraber olmak isterdi, en azından ben bu zamana kadar ayrı kalmak isteyen kimseyi görmemiştim. Hele ki her an ölebileceğini bilerek yaşayan biri için bu çok daha hassas bir konuydu. Ya da ben hastalığımı öğrendiğimden beri farklı düşünmeye başlamıştım, bilemiyordum.

Benim için bir geleceğin olmadığını kabullenmiştim. Tedavi olan biri için bu doğru bir tavır değildi belki de ama umut zehirdi, biliyordum. Ne kendimi ne de çevremi zehirlemeyecektim.

Bu haldeyken Kenan'ın bana bağlanmasına izin vermek bencillik olurdu. Bunu ona yapamazdım. Bana kırılması, kötü biri olduğumu düşünmesi çok daha iyiydi. Belki cenazeme bile gelmezdi, canı sağ olsundu.

"Demek istediğim, birbirinizden bir şeyleri saklıyorsunuz. Hepimiz saklıyoruz çünkü büyüdük."

İkna olmadığını gözlerinden anlayabiliyordum.
Ama itiraz etmemişti, söylediklerim kafasına yatmıştı muhtemelen. Yine de Can'ı biraz tanıyorsam bu işi irdeleyecekti.

Elden sonunda daha çok yaralanmamamızı ummaktan başka bir şey gelmezdi.



*ੈ✩‧₊˚༺☆༻*ੈ✩‧₊˚




*ੈ✩‧₊˚༺☆༻*ੈ✩‧₊˚

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
even if i tried | kenan yıldızWhere stories live. Discover now