15 - Lanetlenmiş Bedenler / Part 1

En başından başla
                                    

Babam öldüğünde yüzüme sıçrayan kanlar, ilk olarak onun ellerine bulaşmıştı. Buna rağmen güveniyor olmam aptallık mıydı?

Öyleydi. 2 senedir bu aptallığın içinde yüzmekten gocunmuyor oluşum ise ona adım atamıyor oluşumun en büyük sebebi olmuştu.

Derince bir nefes alıp çorbamdan bir kaşık daha aldığımda Alaz da susmuştu. Anlattığı şeyi dinlememe rağmen aklımda pek bir şey kalmamıştı. Dinlediğim kelimeler zihin yorgunluğum ile harmanlandığında sonuç bir yıkım olmuştu ve şu anda yorgunluğun sisi yüzünden hiçbir şey düşünemeyecek hâldeydim.

"Ne düşünüyorsun?" Onu anlamadığımın hatta yüzeysel dinlediğimin farkına varması şaşırtıcı değildi. Beni tanımayan bir insan bile şu hâlimden zihnimin bulanıklığını görebilirdi.

"Yorgunum sadece." diye geçiştirip yemeğe döndüm. Gerçekten yorgundum ama bunun fiziksel olmadığını yine ikimiz biliyorduk. Onu kandıramayacağım gün gibi ortadaydı.

"Yorgun olduğunda masadaki bir dağınıklığa odaklanıyorsun ve bir şeyi düşündüğünde gözlerin etrafta dolaşıyor." Tahmin ettiğim gibi geçiştirmem bir işe yaramamıştı. Yine de üste çıkmak için başka yöntemlerim olduğunu biliyordum. Ona karşı bunu kullanmayı sevmesem de sürekli kullanmak zorunda kalıyordum.

"2 senedir birlikte yaşıyoruz diye beni çok iyi tanıdığını düşünmen sinirimi bozuyor." Çatalımı bırakıp yüzüne bakmaya başladım. Beni taklit edip gözlerime bakmaya başladı.

"Seni çok iyi tanıyorum çünkü, Kardelen."

"Nasıl bu kadar eminsin? Birkaç hareketimi biliyorsun diye tanıyor olamazsın."

"Tanıyorum ama sende anlayamadığım tek bir şey var. Bir gece önce beni öpmek üzereyken sabah uyandığında ve sonraki bir senede neden aramıza duvar ördüğün?" İçinde tuttuğu kelimeleri bekledikçe acılaşmış ve canımı yakmaya daha müsait olmuştu ama bunu yine de beceremiyordu. Eğer gözlerinde gördüğüm kelimeleri tüm çıplaklığı ile söyleseydi benim bunun altından kalkamayacağımı düşünüyordu. En azından ben öyle sanıyordum. "Bir gece içinde ne değişti? Bana o gün söylediğin şeyler mi yalandı yoksa bir senedir sürdürdüğün tavrın mı? Annene olan nefretini, kırgınlığını bir kenara atıp onlarla çalışmaya devam ediyorsun ama bana karşı nasıl davranacağından asla emin değilsin. Bir gün varsın, yanımdasın ama ertesi gün sadece sözleşme gereği varlığını sürdürüyormuşsun gibi hissediyorum." Derin bir nefes alıp masanın üzerindeki ellerimi tuttu ve devam etti. "Ben seni beklerim, bunu biliyorsun. Bundan asla gocunmam. Yanımda olmana bile şükrederek uyuyorken böyle bir şeyi senelerce beklerim. Ama anlamadığım şey dengesizliğin. Kimi zaman bana karşı hislerin olduğunu düşünürken kimi zaman..." Yutkunup ellerimi bıraktı. Sessizliğe gömülüp yemeğe döndüğünde canımı yakmasın diye içinde tuttuğu kelimelerin boğazında sıra sıra dizildiğine an be an şahit oldum. Sofradan kalkıp gitmemesi bile beni üzmemek içindi. Ona çocukluğumu anlatırken mutlu aile sofralarına çok özendiğimi söylemiştim ve bana bir söz vermişti. Her yemeğimiz mutlu olmasa da her zaman masada yanımda olacaktı. Herhangi bir mutsuzluk söz konusu olduğunda beni bu masada yalnız bırakmayacaktı. Şimdi de öyleydi.

"Tüm bunların sebebini öğrenmek istiyor musun gerçekten?" Kafasını kaldırmadan sadece gözlerini kırparak cevap verdiğinde nefes alıp devam ettim. "Tüm bu kafa karışıklığımın tek sebebi senin katil olman Alaz. Babamı öldürmüş olman. Bunu kabullenemiyorum belki. Belki de başka bir şey yatıyor altında bilemiyorum ama hislerim belki de her şeye rağmen seni kabul edecek kadar kuvvetli değildir. Belki de hoşlantı duyuyor olmamı ikimiz de anlık hevesle abarttık. Sonuçta ben sevilmemiş bir çocuk değil miyim, ilgi gör-" Parmakları dudağıma kapandığında diğer eli ne zaman aktığını fark etmediğim gözyaşıma uzandı.

Kalpsizler BalesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin