2. Bölüm: Alışsan iyi edersin

173 22 58
                                    

Gözlerimle hızlı bir şekilde koridoru taradım. Banyonun kapısı açıktı. Demek ki ses oradan gelmişti. Koşar adımlarla banyoya gittim. Derin suratında acı bir ifadeyle yerde oturuyordu. Sanırım yerler ıslak olduğu için ve aynı zamanda hızlı girdiği için yere düşmüştü. Her yeri ıslanmıştı ve çok komik görünüyordu. 

"İyi misin? Bir şey oldu mu?"

"İyiyim. Sağ ol. Yerlerin ıslak olduğunu unutmuşum" 

"Yalnız senin kadar iyi kayanı görmedim" dedim gülerek. Hafiften gülüyordu. Fakat belli etmemeye yemin etmiş gibiydi. 

"Sana da kaymamı istemiyorsan git üstünü giyin. Ben her dakika senin kaslarını görmek zorunda mıyım?" Her ne yapsa beni güldürmeyi başarabiliyordu. Daha sonra gülerek kollarımı birleştirdim ve banyonun kapısına yaslandım. 

"Kaysana bana. Hatta nasıl kayıldığını bana da öğret" dedim gülerek. 

"Ayı!" 

"İltifat olarak kabul ediyorum. Gel Asya gelene kadar sana bir şeyler vereyim. Hasta olursun" dedim. Sonra yanına yanaşıp elimi uzattım ve yerden kalktı. Daha sonra odama geçtik ve dolabımdan bir kaç kıyafet çıkarıp eline verdim. Muhtemelen hiçbiri olmayacaktı. Fakat şimdilik bunlarla idare etmek zorundaydı. Daha sonra konuşmadan odadan çıktım. Tabii üstüme bir şeyler giydikten sonra. Aradan biraz zaman geçti ve usulca kapıyı tıklattım. 

"Gireyim mi portakal?" dedim gülerek. Çünkü onu görünce aklıma sadece portakal geliyordu. 

"Gel elma" Söylediği şeye tekrar güldüm ve kapıyı yavaşça açıp içeri girdim. Tam tahmin ettiğim gibi her şey büyük gelmişti. "

"Yakıyorsun be portakal" 

"Hahaha çok komiksin. Bunlar bana çok büyük geldi. Ne yapacağım?" Sonra gülerek dolaba yürüdüm ve bir kemer çıkardım. Başka şekilde üstüne oturmasına imkan yoktu. Daha sonra tam kemeri beline doladığım anda kapı çaldı. Eğer elimi çekersem eşofman üstünden düşerdi. Ben de öyle olmaması için kemerin iki ucunu bir elime aldım ve kapıya yürüdüm. 

Derin Atacan

Elime verdiği şeyler bana gerçekten çok büyük gelmişti. Bana olmalarına imkan yoktu. Sonra gülerek yanıma geldi ve dolaptan bir kemer çıkardı ve belime doladı. Sanki kemeri kafama dolayacakmışçasına yakınlaşmıştı. Tam kafa atmalıktı. Tam o anda kapı çaldı ve kemerin iki ucunu elinde birleştirerek kapıya yürüdü. Beni niye sürüklüyor ki bu zeki? Daha sonra kapıyı açtı. Ama sesi çıkmıyordu. Kapıda daha önce emniyette gördüğüm bir sürü insan vardı. Sanırım herkes eşit derecede şaşkındı. Bizi böyle gördükleri için her şeyi yanlış olma ihtimalleri çok yüksekti. 

"Sanırım yanlış bir zamanda gelmişiz. Biz en iyisi geri gidelim" dedi en öndeki siyah saçlı ve yeşil gözlü adam. 

"Olmaz öyle şey Fatih. Siz içeri geçin biz geliyoruz şimdi" dedi Anıl ve eliyle içeriyi işaret etti. Sonra herkes birlikte içeri geçti. Onlar yanımızdan geçtiğinde Anıl'ın elindeki kemeri almaya çalıştım. Çünkü böyle durmak beni delirtiyordu. Ama kemeri vermemişti.

"Sakin ol. Bu belimdeki kemer değil" dedi gülerek. Bunu her neresinden çıkardığını anlamamıştım. Ama pes ederek kemeri çekiştirmeyi bıraktım. Daha sonra kemeri iyice sıktı ve eşofmanın belime tam oturmasını sağladı. 

"İçeri girdiğimizde benim sevgilimsin tamam mı?"

"Allah Allah nedenmiş o?" 

"Bizi biraz önce basmış gibi hissediyorlar çünkü ve bizim bu durumu aksine çevirme gibi bir ihtimalimiz yok. Gel şimdi" dedi ve elini belime doladı. Bunu hissetmemle irkilmem bir oldu. 

Yakışıklı YalancıWhere stories live. Discover now