3. BÖLÜM

48 5 0
                                    

3. BÖLÜM

3 Ay Sonra...

Ankara...

Ellerim semadaydı, dualarım iki dudağımın arasında, dizlerim seccademin üzerinde. Heyecandan zar zor uyumuş, ona rağmen gecenin üçünde uyanmıştım. Madem uyuyamıyorum, en iyisi teheccüd namazı kılayım diye düşünerek kalkmıştım. Allah'ın huzurunda olmak içimi rahatlatıyordu.

Ankara'ya atanmıştım ve son bir ayım burada ev bulmakla, düzen oturtmaya çalışmakla ve okuldaki seminerlere katılarak geçmişti. Evim bir sitede 1+1, küçük bir daireydi. Burasının denk gelmesi güzel olmuştu, ne de olsa burada anneannemler ve teyzemler vardı. Aslında anne tarafım komple buradaydı. Seminerlere katılmamla birlikte, henüz hepsini tam olarak bilemesem de bazı öğretmenlerle tanışmıştım. Bugün, yalnızca birkaç saat sonra, okullar açılıyordu. İlk öğrencilerimle tanışacaktım. Onlara kavuşmayı, minik kalplerine dokunmayı ve bu kutsal mesleği can-ı gönülden yapabilmeyi yıllardır bekliyordum.

Bugün buradaki ikinci günümdü aslında, buradaki evimde. İçimden bir ses buraya gelmemin önemli sonuçları olacağını söylüyordu. Tam da şu anda, saat gece üçü gösterirken hissediyordum bunu. Kalbimi büyük ve güçlü bir duygunun kapladığını hissettim. Bu duygu o an beni öyle şaşırtmış, hatta korkutmuştu ki, kalbimin bir an bunu kaldıramayacak kadar ağırlaştığını hissettim. Buna bir son vermek istedim adeta, ve seccademi toplayıp kalktım ve tekrar uyumaya gittim.

Zorla tekrar dalınan bir uyku sonrası uyandım. Sabah ezanı okunuyordu, camı açıp huzurlu bir şekilde bir hava çektim içime. Heyecanım doruktaydı. Kalkıp abdest aldım, soğuk su içime aktı adeta, ferahlık getirdi. Namazımı kıldım, kendime bir kahvaltı hazırladım ve kendim de hazırlandım. Üzerime bol, açık yeşil ve ferah tutacak bir elbise giydim; başıma aynı tonda bir şal taktım.

Öğretmen çantamı hazırladım, mesleğin en ince ayrıntısına kadar öğreneceğim ve adeta benim de bir öğrenci olacağım günler gelip çatmıştı. Yıllardır hayalini kurduğum gün bugündü. Bu mesleği seçmiştim çünkü benim ruhum çocuk ruhuydu, benim ruhum özgürdü. Yetişkinlerin yanında istediğim gibi dans etmezdim, ama çocukların yanında durum farklıydı, onların yanında tüm dans figürlerimi hiç çekinmeden sergileyebilirdim. Saçmalayamazdı insanlar yetişkinlerin yanında, herkes akıllı ve mantıklı olmak zorundaydı, büyük ve gerçekçi olamayacak derecede muazzam hayallere yer yoktu yetişkinlerin dünyasında. Öyleyse ben orayı reddediyordum, benim büyük hayallerim de vardı, bazen "mantıksız" fikirlerim de. Benim ruhum özgürdü, bir kuş kadar özgürdü. Aslına bakarsanız ben hala o küçük, deli dolu, sakar ve yaramaz kız çocuğu Leyla'ydım. Ben o küçük kıza istediğini verecektim, birlikte vakit geçirip oyunlar oynayabileceği bir sürü arkadaş verecektim ona.

Tüm bu düşüncelerimden sonra yeniden dua ettim ve evden çıktım. Okula geldiğimde heyecanımı en az düzeyde tutmaya çalışarak ilerledim. Öğretmenler odasına gittim. Evet, öğrencilerden önce öğretmenlerle seminerlerde tanışmıştım fakat hala çok yeniydim ve bildiğim kadarıyla okulda benim gibi yeni atanan biri yoktu. Diğer öğretmenler belki de birbirlerini senelerdir tanıyordu.

Girmeden önce derin bir nefes alıp kapıyı açtım ve içeridekilere, "Selamün Aleyküm" diyerek içeri girdim. Bakışları bana dönmüştü, "Ben yeni sınıf öğretmeni Leyla Kaya." dedim.

"Aleyküm Selam," dediler, diyenlerden bir tanesi, "Hoş geldin." diye de ekleyerek gülümsedi. Benim yaşlarımda görünen, muhtemelen meslekteki ilk yıllarında olan bir kadındı. Onun söylemesi üzerine diğer öğretmenler de "hoş geldin" dediler.

"Hoş buldum."

"Nasılsınız?" dedi Elif öğretmen dolabını kapatırken. Onunla seminerde tanışmıştık. Yaşı biraz daha büyüktü bizden. Tesettürlü, uzun ve bol bir elbise giyen, güzel bir kadındı. Hakkıyla kapananlardandı ve çok güler yüzlü karşılamıştı beni seminerde de. Gülümseyerek yanıma geldi.

LEYLA Where stories live. Discover now