24.BÖLÜM

7.6K 362 45
                                    

Mayıs ayına girdiğimiz bugünlerde hastanede ve akabinde kızlarla gittiğimiz kıyafet alışverişinde çok yorulmuştum. Eve gider gitmez bir banyo yapıp, ıslak saçlarım ve iç çamaşırlarımla gittim yatağa. Yorganı bacak arama alıp, yastığımı da kucaklayıp, savurup saçlarımı yattım.

Rüyamda kesik bir soluk duyuyorken , sağ elimden tutulmuş göğün bütün katmanlarını arşın arşın çıkıyordum. Tam çığlık atıcaktım ki sağ elim boşlukta kaldı. Ve ben hızlı bir şekilde yeryüzüne düşmeye başladım. Yere santimetreler kala gözlerimi açtım.

Uyandığımda sabah olmamıştı. Sabaha kadar uyurdum ben aslında bu yorgunlukla.

Oh ne güzel Zeynep camı da açık bırakmışsın! Götde de külot! Rüyanda da düşersin öyle işte göt aşağı!

Dişlerimi fırçalayıp, telefonumu kontrol edip, saatin daha 03.00 olduğunu görünce geri yattım.

Sabah bu sefer güneşin odaya dolmasına uyandım.

Güneş vuran yatağımda gerindim. Telefonumu elime alırken, camın açık olduğunu fark ettim yine.

Akşam kapatmadım mı ben bunu?

İşin kötü tarafı kapatıp kapatmadığımı hatırlamıyor olmamdı. Kalkıp kilidi kontrol ettim, herhangi bir zorlama yoktu.

Kapatmamışım demek ki...

Yaz sıcaklarının 'ben geldim' dediği bu Cuma akşamı, haftanın bitişini kış bahçesine attığımız okey masasıyla kutluyorduk.

İki evin arasında, salondan ve bahçeden girilebilen on beş metrekarelik,benim odamın hemen alt hizasında bir alandı kış bahçemiz. Mayıs olmasından sebep cam balkonun separelerini açmış, açık alana çevirmiştik kış bahçesini.

"Zehra sen taş mı çalıyorsun!" diye çemkirdi Duru.

"Hayır yaa yenilmeyi yediremeyince çamur atma!"

Zehra ile ben karşılıklı bir grup, Duru ve Funda de rakibimiz olmuştu.

Daha kimse ağzını açmadan kısa ve soğuk bir sesle; "Ben yarın bir yere gideceğim. Hiç mızmızlanmadan benimle gelecek olan var mı?" dedim gözlerimi ıskatamdan ayırmadan.

Zehra kaşlarını çatarak şüpheyle baktı; "Nereye?"

"Kadıköyde Bear'a gitmeye verdim!"

Zehra; "Karar verdin? Ne zaman?" diye sorduğu sırada tek kaşını kaldırdı.

"Şu an." dedim Zehra'ya. Sanki bakkala gitmeye karar verdim şu an der gibiydim.

Funda; "Ben de gelirim, taksiyle gideriz. Abim yarın arkadaşlarıyla buluşacaktı. Bırakamaz muhtemelen." diye mırıldandı.

Kendi abimi veya onun abisini mevzu bahis bile yapmıyordum, çünkü gönlümce eğlenip rezil olacaksam da; taksici amcaya rezil olmakla yetinmek istiyordum. Zaten sırası gelen Funda ekşi bir suratla ıstakasından taş çıkarıp Zehra'nın önüne attı.

"Görümcem gözyaşı
Gördüğün yerde bas taşı!" dedi aksi aksi.

Zehra gevşekçe bir ağızla:
"Orospusun kızım sen!" dedi Funda'ya.

Funda ise daha çok sırıtıp;
"Kardeşin bundan memnunsa sana ne oluyor?" dediğinde, Duru ikisini de dürttü.

"Ya susun. Biri duyacak! Kedi köpek gibi didişiyorsunuz."

"Kedi köpek değil, gelin görümce," dedim Duru'yu düzelterek.

İki tur daha dönmüştük ki Funda yukarıda bir yere el salladı. Muhtemelen odası benim odamın tarafına bakan abisi terastaydı. Ama dönüp bakmadım tam olarak nerde olduğuna.

ŞAFAK VAKTİWhere stories live. Discover now