Rüya Etkisi

13 4 0
                                    

Ertesi güne kadar odamdan çıkmadım. Arada Leo kapıma gelmiş ama ses vermeyince uyuduğumu düşünüp gitmişti. Arthur ise hiç gelmemişti.

Sabahın erken bir saatinde odamdan kaçar gibi çıktım. Gördüğüm rüya beni cadıya gitmeye itiyordu. Amacım yalnız başıma cadıyı bulmaktı ve ondan bir şey istemekti. Yıllar sonra yine benle işbirliği yapacağını umuyordum. Kapıdan çıktım saatin erken olmasına güveniyordum ama yine de sessizce hareket ettim. Saraydan çıktım atların yanına vardım gözüm Chelsea'yı aradı ama yoktu. Etrafıma baktım Chelsea'yı benden izinsiz kimse almazdı. "bunu mu arıyorsun?" dedi bir ses. Omzumun üzerinden sese baktım. Arthur tam arkamdaydı ve yanıma doğru yürüyordu. Gözüm ilk Chelsea'ya sonra ona değdi. "sende ne işi var?" dedim Arthur yanıma ulaşınca.

"nereye ?" dedi sorumu duymamazlıktan gelerek. Gözleri üzerimde dolaştı. "ormana mı?" dedi tahmin yürüterek.

"cadıya, Chelsea niye sende?" dedim elimi burnuna değdirerek.

"seyisteydi, bakımını yapıyordu bende erken kalkınca biraz yardımcı oldum." Durdu "cadı ?" dedi daha çok soru sorarak.

"bir işim var ve benimle yine işbirliği yapacağını umuyorum." Dedim Chelsea'yı kendime çektim ve üzerine atladım. Yanıma bir adım daha attı ipini tuttu.

"hiç mi akıllanmadın Liya?" durdu "tekrar mı?" diyerek geçmişi ima etti.

"öyle bir şey değil sadece yardıma ihtiyacım var." Dedim kendimi gülümsemeye zorlayarak. Karşımda o eski Arthur vardı. "ben edebilirim! Cadıya gitmene gerek yok." Dedi atı tutarak.

"yapamazsın!" dedim umutsuzlukla . O ise atı daha sıkı tuttu "bu sefer olmaz Liya , eğer inatlaşıp gidersen geçmişini-" derken sözünü kestim.

"ne dedin sen?" dedim attan hızlıca atladım.

"be-ben" derken susturdum "bunu yapamazsın " durdum üzerine doğru yürüdüm "anladın mı "dedim tane tane "beni tehdit edemezsin!" Öfkeyle bağırdı "ilk-"sesini kıstı etrafına baktı." sen başlattın hatırlarsan."
"ben hep yanındayım dedim sana " durdu öfkeyle baktı "sen ne yaptın" dedi fısıltıyla. Durdu elini saçından geçirdi iki adım geriye ilerledi. Eliyle cadı sanki buranın dışındaymış gibi duvarları işaret etti. "cadıyı tercih ettin. Anlaşmayı bozduğum halde onunla kaldın!"

Açıklama yapmak istedim. "cadı-" dediğim an eliyle sus işareti yaptı " lütfen bana onu anma."

"pekala" dedim tekrar ata binerek "gidebiliyor muyum görürüz." derken Chelsea ayağa kalktı ve koşmaya başladı. Ormanın içine daldım, arkama bile bakmadım fakat daha birkaç dakika olmuştu ki arkamdan dal kırılma sesi duydum. Orada olduğunu anladım.

"sakın gelme" diye bağırdım. Sesim rüzgarda kayboldu. Başka da bir ses duymadım ta ki Kırat aniden önümde iki ayak üzerine kalkana kadar. Nerden geldiğini bile anlayamadım. "sen ne yapıyorsun Arthur!" dedim attan düşmemek için ani bir manevra yaparken. Chelsea durdu, üzerinden inmeden bağırdım. "çekil önümden"

"in konuşalım Liya saçma bir hareket yapma." Dedi Kırat'dan inip elini bana uzatarak.

"ne zamandır umrunda yaptıklarım?"

"Liya cadı sadece felaket getiren büyüler yapıyor. Şuana kadar sana zarar gelmemiş olabilir ama her büyü bir gün lanetiyle döner." Dedi atın ipini tutarak. "şimdi in konuşalım veya benimle geri dön. Hiç yaşanmamış olsun bu gece."

"hayır" dedim "senden emir almıyorum. Sen geri dön büyü yapmayacağım en azından bugün." İnanmamış bakışlarına baktım hızlıca attan indim. "sadece danışmam lazım, o hariç kimse bilemez." Durdum "lütfen güneşin doğuşuyla geri gelmiş olucam. Bana güveniyor musun?"

Kararsızdı ama güvenmeyi seçti. "güneşin doğuşunda masada seni görmezsem, arkandan bir ordu yollarım."
"ve sana yemin ederim ordunun başında ben olurum." Ardından atına bindi. Atını döndürüp bana baktı.
"unutma güneş doğana kadar izin veriyorum sana . Sonra konuşacağız." Ve ormanın içine doğru sürdü.


"gelmedi!" diye kükredi masaya varır varmaz "yine sözünü tutmadı." diyerek önündeki bardağı hızlıca duvara doğru fırlattı. O sırada masada kahvaltımı etmeye çalışıyordum.

"sen ne diyorsun Arthur?" diyerek ona baktım "ayrıca bu sinirinin sebebi Liya mı?" O sırada kapıdan sesi duyup giren görevliye elimle gitmesi için işaret verdim.

"Liya nerde haberin bile yok!" dedi Arthur gülerek sonra tam karşıma çöktü, gözüme bakarak konuştu."sence nerde?" dedi alayla. "tahminin var mı?"

"ne bileyim ben " dedim tabağıma bir iki şey daha koydum. "uyuyordur veya ormana gitmiştir. Hatta kesin ormana gitti. Şelale falan belki bilemedim. Rahatla biraz rutin Liya" diyerek meyve suyumu elime aldım.

"Ormanda haklısın ama yalnız değil." dedi Arthur sinirle.

"iyi ya işte artık sözümü dinleyip yanına koruma alıyor. İnan bana buna ikna etmek çok zor oldu. Biraz daha alabilir miyim?" diyerek bardağı havaya kaldırdım. Bunu gören yardımcım koşarak bardağımı doldurmaya geldi. "bu ne ise çok lezzetli mutlaka denemelisin Arthur." diyerek ağzıma dayadım içeceği hızlıca.

"cadı ile birlikte" dediği an ise püskürdüm. Öğürmeye başladım.

"se-sen ne diyorsun be! Bu böyle mi söylenir." ayağa kalktım. "ne-ne demek Cadı ile birlikte?"

"neden hiç şaşırmadım acaba cadıyı bilmene." dedi Arthur hafif bozularak. "bilmediğin bir şey varmış gibi"

"sence konu cadıyı bilip bilmemem mi ? Ne işi var cadıyla? Üstelik se-sen nasıl izin verdin buna?" dedim öfkeyle. "olanları benden daha iyi biliyorsun hepsine şahitsin buna nasıl izin verdin sen?!" dedim öfkeyle.

"sence izin mi aldı!" tabii ki izin almamıştı. "Sözde sabaha masada olacaktı ama işte göremiyorum." diyerek masayı gösterdi sinirle.

"tamam kalk o zaman eğer bahsettiğimiz kişi aynı cadıysa , yardıma ihtiyacı olabilir."

"başka cadı olduğunu sanmıyorum." diye homurdandı peşimden beni takip ederken. Hızlıca salondan çıktım , çıkış kapısına yöneldim " hemen iki at hazırlayın bize!" diye seslendim görevlilere sonra Arthur'a döndüm " sen de üstünü değiştir istersen uzun bir yolculuk olabilir."

"iki dakikaya kapıda buluşalım." dedi Arthur koşarak kendi odasının olduğu koridora dalmadan önce. Sinirle çevreme bakındım ne zaman gittiğini bile bilmiyordum. O sırada görevli seslendi. "Lordum atlarınız hazır."

Başımla onayladım ,atların yanına ilerledim. Birinin üzerine bindim atı döndürmeme kalmadan Arthur da diğerine bindi. "gidelim ve beni takip et! Eğer tahminim doğruysa yerlerini biliyorum ve umarım tahminimde yanılıyorumdur."

"umarım aynı şeyi tahmin etmiyoruzdur. " dedim atı şaha kaldırmadan hemen önce ve olanca süratle saraydan ayrıldık. Yolda arkamı dönüp artık dağların arkasında kalan yere baktım. En kısa sürede birlikte sapasağlam dönmeyi diledim.

TAVŞAN DELİĞİNİN GİZEMİWhere stories live. Discover now