🐺16.Bölüm🐺

En başından başla
                                    

"Ben de öyle düşünüyordum. Ailesi burada olan bahadırlar yine burada ailelerinin başında kalacaklar. Kimsesi olmayan gönüllü erler de bizimle gelecekler. Laçin ve birliğine desteğe gideceğiz. Birkaçınız da Yifan'ın başında durun. Ne olur ne olmaz. Ters bir hareketini gördüğünüz anda öldürmekten çekinmeyin."

Herkes onu onayladı. Bizim askerlerimiz yüksek sesle bağırarak emre itaat ettiler. Tomris askerlerin başında,deneyimli bir komutan olmalıydı.

"O hâlde gidiyoruz. Beni takip edin."

Hiç tereddüt etmeden ilerleyen Tomris'i takip ettim. Ancak o esnada Yifan bağırdı.

"Durun! Beni de götürün!"

Tomris'le yan yanaydık. İkimiz de aynı anda Yifan'a döndük. Ben sordum.

"Bunu neden istiyorsun?"

"Size... Size yardım edebilirim. Hayatımı kurtardın Asena. Bunu bir can borcu olarak düşün. Annem Wu Zetian... Beni öldürmeye çalışıp Hanedanlığın başına geçmek için harekete geçti ancak henüz orduya haber yayılmamıştır. Yayılsa bile ordu, onlarla sürekli sefer edip yanlarında olduğum için benim tarafımda olur. Oraya gelirsem, askerlerle savaşmanıza gerek kalmadan geri çekilmenizi sağlayabilirim. Daha fazla can kaybetmemiş olursunuz."

Yan gözlerle Tomris'e baktım. O da aynı şekilde bana bakıyordu. Aynı şeyi düşündüğümüze emindim.

Ona nasıl güvenebiliriz ki? Ya bize yalan söylüyorsa?

Ama bir yandan da söyledikleri mantıklı geliyordu. Her hâlûkarda sanırım daha iyi seçenekti bu. Yifan yalan söylese bile söylediği anda bunun bedelini öderdi.

Bu yüzden Tomris'e hafifçe başımı eğdim. O da anlayarak;

"Tamam, gel."dedi. Hiç kimse onun emirlerini sorgulamıyor ve en ufak bir şüpheye dahi düşmüyordu. Herkes birbirine güveniyordu.

Hep beraber tünelde ilerlemeye başladık. Bir anda büyük bir titreşim oldu. Gelen yüksek sesle beraber yukarıda hissettiğimiz titreşim tüneli toza boğdu. Tünelin bazı kısımları zarar gördü. Ufak ufak taş parçaları vücutlarımızla temas etti. Bizse kollarımızı başlarımıza siper ettik ve hepimiz yere çöktük. 

Yukarıda kıyametler kopuyor olmalıydı. Laçin ve birliği zor durumdaydı. Ama sesler ve savaş hâlâ devam ettiğine göre, hâlâ canlılardı. Dayanın...

Ortalık biraz durulunca ve toz bulutu yavaş yavaş çekilince ağırdan alarak ayağa kalktık. Arkamıza baktık.

Öksürmeye başladım. Çünkü tozdan, o kumdan dolayı burnum sızlamaya başlamıştı. Benim gibi arkada kalan Türk halkı da öksürüyordu. Bebekler ve çocuklar korkup ağlamaya başlamıştı.

Hızlı olmalıydık. Böyle giderse kendi kazdıkları tünel onlara mezar olacaktı.

Tomris birkaç kere öksürdükten sonra bağırdı.

"Haydi bahadırlar! Gidiyoruz!"

Herkes ne için olduğunun, ne için acele etmeleri gerektiğinin bilincindeydi.

Tomris bacağından dolayı acı çekse de en önde hiç umursamadan yoluna devam ediyordu. Koşmaya bile başladı. Arkasındaki Türk erleri onu böyle görünce daha çok gaza geldiler. Onlar da büyük bir sevda ile koşmaya başladılar. Onlara hayran olmadan yapamadım. Aralarında olmaktan... Mutluluk duyuyordum.

🏹

15 dakika kadar sonra tünelden çıktık. Kimseler yoktu. Yüksek seslerin geldiği tarafa doğru ilerledik. Tam olarak savaş alanını görebiliyorduk.

Kaderin Kitabının Efsanesi (Eski Versiyon)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin