On Birinci Bölüm: Küçük Günah

Start from the beginning
                                    

Neden bir boklar çevirdiğini hissediyorum tatlı yalancı? diyerek üstüne gitmiyordum.

Damgrave'de rahmine o zehri salarken ona izin vermiş olmamın, onu durdurabilecek tek insanken hiçbir şey yapmamış olmamın göğsümde sebep olduğu yanmaya rağmen elbette Rebel'a konusunu açmıyordum.

Ama o bir adım attığında gözümü bile kırpmadan takip ediyordum. Üzerinde hissettiği her ilgili bakışımda, geçen haftanın hatırasıyla kızardığını görmek beni tatminle dolduruyordu.

Sırlarından birini ele geçirmeme, benimle belki de en büyük yarasını mecburen paylaşmış olmasına rağmen çok sakindi. Artık daha rahat hareket ediyordu. Onda farklı bir özgüven ve beni huzursuz eden bir neşe vardı.

Vurulduğu gecenin kayıtları bu gece elime geçecekti.

Anlattığı her şeyi zihnimde bir köşeye yerleştirip planlarımı çoktan harekete geçirmiştim. İhtiyarları Anma Günü'nde gerçekleştireceğimiz takas gittikçe yaklaşıyordu. Zaferin gelecekten yankılanan çağrısı derimi karıncalandırıyordu.

Wren'in annesini geri alacaktım.

Don'a kıymetli hain kızını teslim ederken, konumunu, parasını, ününü, meclisini ve belki de kendimi fazla kaptırırsam canını bile ondan alacaktım.

Kızını teslim ederken...

Onu çoktan çökmüş, alev almış ve düşmanlar tarafından kuşatılmış bir kaleye gönderecektim. Rebel'ın kendi başının çaresine bakabileceğini biliyordum, eylemlerimin en basit şekliyle yıkıcı olacağını bilmesine rağmen Boynuzlu Yılanlar'a gitmek istiyordu da. Sorun, endişeleniyor olmamdı. Küçük yalancımı ateş hattına yürütecek olmamdı. Onu bırakacak olmamdı.

İşte bahsettiğim şey bu. Siktir. Kafamın içini gerçekten sikip atmıştı.

Motosikletime yaslanmış yaz rüzgârı koluma geçirdiğim kaskımda uğuldarken başımı iki yana salladım ve birkaç arabanın önümden geçip gittiği yola baktım. Axel, Cooper, Rider, Jackson ve Rico yol kenarına tek sıra halinde dizilmişti Seth ve Dez'i bekliyorduk.

Telefonumu çıkarıp Sinner'ın kamera görüntülerini açtım. Bu akşam kalabalık olduğu için Rebel hem bardaydı hem de servise destek veriyordu. Onu tam boş bir tepsiyle salına salına bar tezgâhına dönerken yakaladım. Hem sürünün çaylaklarından hem de barmenlerimden biri olan Ducky, ona ve kızlara birer shot doldurduğunda kafalarına diktiler. Omuzları sarsılıyordu, şortunun beline bir gömlek bağlamıştı, şu an gülümsediğine emin olmama rağmen dudaklarını seçemiyordum. Sinner'da olmaktan keyif alıyordu, ilginçti.

Daha fazlasını görme isteğiyle Cleo'ya mesaj attım.

Sin: Bana Rebel'ın bir fotoğrafını gönder.

Barın diğer ucundaki kasadan kameraya doğru baktı ve telefonunu çıkardı.

Cleo: Şu anda bir araca eskortluk edip, limandaki buluşmaya gitmen gerekmiyor mu senin? Ne ara küçük günahın fotoğrafına bakıp kendini tatmin edeceksin?

Sin: Küçük günah?

Cleo: Evet Başkan. Sen ortalıklarda yokken senin küçük ama daha ateşli versiyonun olmayı görev edinmiş gibi. Hatta Sinner'da senden daha iyi iş çıkardığını bile söyleyebilirim.

Dudaklarım hafifçe kıvrıldı. Demek ona küçük günah diyorlardı. Bu kulağa neredeyse bana aitmiş gibi geliyordu. Benim bir parçammış gibi.

Boğazımı temizledim.

Sin: Sadece fotoğrafı gönder.

Birkaç saniye sonra Cleo'dan gelen görüntüyü açtım. Rebel tariflerini vermeyi reddettiği özel karışımlarından birini hazırlıyordu şüphesiz çünkü buradan bile gözlerinin parladığını görebiliyordum. Bir kadını becerirken bile dudaklarıma yaklaşmasına izin vermezdim. Bir öpücüğü paylaşmak, seksten bile samimiydi. Güven ve bağ saçmalıkları yanında gelirdi. Ama Rebel... onun dudaklarını tahrip etmek, dişlerimin iziyle şiştiğini ve kızardığını görmek gerçek bir ödül olurdu. Evet, cennet ve cehennem bir araya geldiğinde bile belki.

KEMİKLER MİRASIWhere stories live. Discover now