"Tahmindi." Başımı salladım yeniden.

O hala dikkatle beni incelemeye devam ederken bir süre sonra gözleri arkama doğru kaydı. Ve iç vekip başını salladı.

Şuan arkamda diğer bir abim vardı. Farkındaydım. Az önce zar zor sakinleşen kalbim yeniden şaha kalkarken Aslan ayağa kalktı.

Bir kac adım sesi sonra kardeşinin yanına dikilen adama baktım utangaçça.

Alparslan Atalar ikizinin yaninda dikilmiş saçıni kuruladıği küçük havluğu yandaki koltuğa atmıştı.

Soğuk kanlı şekilde ellerini göğsünde bağlayıp tepki vermeden bir kaç saniye beni inceledi.

Pars neredeydi?! Şuan o şımarık prensi bu ikisine defalarca tercih ederdim!

Tanrı aşkına korkudan ölecektim şimdi!

Derin bir nefes aldı ve mırıldandı.
"Dede..." diyip gözlerini kapadı.

O sırada aklıma geçen gün dediği sözler doldu.

"Umarım bir oyun oynamıyorsundur,dede."

Ne diyeceğimi bilemezken bu pozisyonun beni daha da baskı altında hissettiridğine kaanat getirip ayağa kalktım.

Gerçi adamların yarısı kadar olduğum için pek bir etkisi olmadı.

"Babam biliyor mu?" Dedi Arslan.

Ondan duyduğum ilk cümlenin bu olması beni şaşırtırken başımı salladım sadece.

İkisinin inceleyen bakişlarında boğulmaya başlayınca sinirle ofladım anlık.
"Bakmayı bırakıp konuşsanız mı?" Sesimin sert çıkmasıyla yutkunup hemen sustum

Tanrım,Tanrım...koru beni. Tamam çok iyi bir kul değilim ama bunların eline bırakma!

İkisi saniyelik birbirlerine bakıp bana döndüler. Neydi bu ikiz hissi mi?

"Fazla hırçın." Dedi Arslan dalga geçer gibi. Ondan bu ses tonunu beklemediğim için şok olsamda peşinden konuşan Aslan ikinci şoku anında yaşattı bana.

"Çekeceğiz yapacak bir şey yok."

Dudaklarımı şaşkinca aralayıp mal gibi bakmamla Arslan tebessüm etti ve çift kişilik koltuğa oturdu. Aslan da karşımdaki koltuğa yayılırken ayakta sap gibi dikilmeye devam ettim.

Bu adamlar dalga mı geçiyordu benimle?

Kapınin açılma sesiyle şaşkin bakışlarım oraya dönerken Pars ile gözgöze geldim.

Mükemmel zamanlama!

Aslan Pars'a bakma gereği bile duymadan duygusuz bir sesle konuştu.

"Otur , Pars. Bu kızılın bize anlatacakları var."

(...)

"Yani üvey baban ve teyzen seni hastaneye kapadı. Sonra babama ulaşmaya çalıştın. Ulaşamayınca da kaçıp İstanbul'a geldin?" Dedi Arslan dediklerimi özetleyerek.

Onlara bazı bilgileri eksik anlatmıştım.

İçinde amcalarını olduğu kısimları bir de annemin ölümünü. Bunu babalarıyla konuşmaları daha iyiydi çünkü bir kez daha anlatacak gücüm yoktu açıkçası.

Başımı sallayıp onay verdim. Aslan iç çekti.

"Bizden bu kadar uzun bir süre saklamamalıydın."

Üzgünce başımı eğdim. Farkındaydım.

"Korktum...tepkinizden."

"Biz canavar değiliz , hüptrik. Sana asla zarar vermezdik." Dedi Arslan aynı isyankar ses tonuyla.

Hüptrik ; AlinaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin