O korumacı ses ruhumu tümüyle sardı. Kenetlenmiş olan ellerimiz üzerine diğer elimi de koydum. Gölge hala kucağımdaydı. Bu sefer kulağına yaklaşan ben oldum. "Sen yanımdayken, acımaz hiçbir yanım." Cevabım üzerine iç çekerek bana bakmayı sürdürdü. Benim de ona bakarken içim gidiyordu. Gecenin karanlığı bütün gökyüzüne hakimdi. Saat ilerliyordu. Helikopterin gürültülü sesi bile bir yorgunluk katıyordu. Sonra yanımdaki Doğa'ya baktım. Dümdüz önüne bakıyordu. Yeni şeyleri ve değişkenlikleri sevmiyordu. Huzursuz olduğunu görebiliyordum. Gölge de bunu hissetmiş gibi Doğa'nın kucağına gitti. Doğa bu sevimlilik karşısında donuk yüz ifadesine bir yumuşaklık katmıştı. Yanında oturan Matteo ise sanki bulunduğu yere inanamıyormuş gibi etrafına bakıyordu. Arada bir yanımızdaki yerini sorguluyor olmalıydı. Memnun olduğu belliydi.

Karşımızdaki asker gözlerini üzerimizde gezdiriyordu. Her ne planlıyorlarsa henüz bunu bozabileceğimizi bilmiyorlardı. Evden hızlı çıkışımız ise daha önce konuşulmuş bir plandı. Aksi bir şey olması durumunda çıkaracağımız yangına şehir merkezinden askerlerin geleceğini öngörmüştük. Durum düşündüğümüzden daha çabuk ve üst üste gerçekleşince kendimizi bir an da helikopterin içinde bulmuştuk. Ne kadar zaman geçti anlayamadım. İniş yapmak üzereydik. Bir askeriye binası önünde duran helikopter pistine doğru uçmaya devam ettik. Artık tamamen durduğumuzda ise önümüzdeki asker, "Beni takip edin," dediğinde açılan kapıdan dışarı çıktık. Gölge de hemen adımlarımın yanında yürüyordu.

Adamın ardından binaya doğru yürümeyi sürdürdük. Aynı zamanda konuşmaya başlamıştı. "Yöneticimiz sizinle görüşmek istiyor. Şimdi sizin için hazırlanan odalarda kalacaksınız. Yarın bir görüşmeniz olacak." Burası en az Akhara kadar tasarımına dikkat edilmiş bir şubeydi. Teknolojileri de belli ki bizim kadar iyiydi. Neden peki o kasabayı kaderine terk etmişlerdi? Tarif edilen şekilde ilerledik. En sonunda bizim binamız gibi rütbelilerin olduğunu düşündüğüm bir binada oda numaralarımızı söylediler. Anahtarlarla birlikte bizi yalnız bıraktıklarında konuşan Doğa oldu. Evden çıkarken sırtına aldığı çantayı bana uzattığında, "Bizimkileri arayacak mıyız?" dedi. Çantanın içinde hologram ve tablet vardı. Birbirimize baktık. Bizimkilerle sağlıklı bir iletişime geçememiştik hiç. Onları izlediğimizi biliyorlardı. Ethan gönderdiğim sinyallerle bunu anlamış olmalıydı.

Robot üretim sürümünde arıza oluşturduğum için her şeyin ayaklarına dolandığı da aşikardı. Akhar sistemlerine girdiğimi biliyordu. "Yarın arayacağız," dedim. Saatin epey geç olduğunun herkes farkındaydı. Doğa cebinden çıkardığı anahtarı kaldırıp salladığında, "Öyleyse yarın görüşürüz. Ben odama gidiyorum," dedi. Keyifsiz görüntüsü Matteo'yu konuşturmuştu. "Sana eşlik etmemi ister misin?" Doğa ise çoktan arkasını dönmüş ve yürümeye başlamıştı. Ona cevap vermediği halde Matteo, Doğa'ya sesini duyurmaya çalışarak konuştu. "İhtimalleri kullan Doğa. Bu şekilde bana aşık olup olmadığını nasıl anlayacağım?" Gerçekten acınası duruyordu. Oldukça gülünç bir şekilde... Kwang'a baktığımda saklamaya çalıştığım gülüşüm beni başarısız kıldı. Çünkü o da gülmemek için direniyordu.

Matteo hızla arkasını döndüğünde gülüp gülmediğimizi kontrol eder gibi bakmıştı. Hemen suratlarımıza ciddi bir ifade takındık. Matteo şüpheci bakışlarını üzerimizde gezdirirken, "Yoksa gülüyor musunuz?" dedi. Gülmemeliydim. Kwang yalancı bir öksürükle boğazını temizledi. "Biz de odalarımıza geçelim. Yarın için dinlenmeliyiz," diyerek elimi tuttuğunda oradan hızlı adımlarla ayrıldık. Matteo arkamızdan bakakalmış olmalıydı. Bizim için ayrılan odayı bulup içeri girdik. Gölge kendine bir köşe bulup hemen yattı. Odanın geniş ve sade olması beni şaşırtmıştı. Temiz görüntüsü de rahatça banyo yapabileceğim için iyi hissettirmişti. Tam banyoya girecekken belimde hissettiğim ellerle geriye çekildim. Sonra o eller beni içine alır gibi sardı. Kwang başını eğerek bir omzum üzerine çenesini koydu. Bu sarılış karşısında gevşedim.

KIŞ GÜNDÖNÜMÜ Место, где живут истории. Откройте их для себя