"Tamam tamam kaldıralım çocuğu yerden sonra konuşuruz." Annesinin sözüyle ikis arasında ki ufak diyalogda sona ermişti. Jimin hâlâ küçük tokatlar attığı bedenin uyanmadığını görünce endişelendi.

Kaldıralım dediler de kim kaldıracaktı. Annesi yaşını başını almıştı. Genç çocuğa destek bile olamazd. Jimin de ufak bir şey olduğu için kendi gibi olan çocuğu kaldırması imkansızdı.

İş başa düşmüştü.

Taehyung hemen hâlâ belinde olan havluyla giyinme odasına girip gri bi eşofman ve siyah sweat giyip çıkmıştı. Gelir gelmez nasıl bir duruma düşütüm diyerek küfürler ediyordu içinden.

Yerde jimin'in başını göğüsüne çektiği çocuğa doğru ilerleyip ellerini beli ile dizlerinin altından geçirerek yerden kaldırmış, kucağında bir kere zıplattıktan sonra kapıyı açan sarı saçlı çocuk ile odadan çıkıp salona doğru temkinli adımlarla ilerlemişti.

Bu sırada Jimin de yere düşmesine rağmen açılmayan plastik kabı yerden aldıktan sonra annesinin de çıkmasını beklemiş, herkes çıkınca odanın kapısını kapatıp peşlerinden gitmişti.

Taehyung, Jungkook'u gri ve siyah tonların hakim olduğu, duvarların çoğunda tablolar bulunan, sade süsler ile güzel bir dekorasyona sahip salonda siyah geniş koltuğa bırakmıştı.

Merdivenden indiği andan beri küçük olanın yüzünü inceliyordu. Islak saçlarından düşen birkaç damla omega'nın yüzüne damlamıştı ve alamadığı feromonlardan dolayı beyaz tenli çocuğun hangi tür olduğunu bilmiyordu.

Gözleri, teni, benleri, saçları diye her yerini inceliyor, dudaklarına gelince birkaç saniye büzülen küçük kırmızılıklar ile duraksasa da bakışlarını geri çekiyordu. Bir yandan da ne kadar hafif ve küçük olduğunu düşünüyordu.

Onu bıraktıktan sonra kendisi de çocuğu bıraktığı koltuğun çaprazındaki tekli koltuğa oturmuş, sol ayak bileği sağ bacağına gelecek şekilde üst üste atmış, kollarını da göğsünde birleştirmişti.

Hemen arkasından gelen annesi ve jimin de kolonya ile gelip Jungkook'u ayıltmaya çalışmışlardı.

-----

Jungkook, burnuna gelen keskin kokuyla gözlerini biraz daha yummuş daha sonra yavaşça aralamıştı. Zihni bomboştu. Görüşünü netleştirmek için birkaç defa gözlerini kapatıp açmış, neler olduğunu kavramaya çalışmıştı.

Kafası sol tarafına yan düştüğü için gözlerini açtığı gibi çarpazındaki tekli koltuktaki bayılma sebebi olan adamı görmesi ile hafif aralık olan ve baygın bakan gözleri, kocaman açılmış ve far görmüş tavşan gibi olmuştu.

Koltukta ayaklarini üst üste atmış kollarını göğüsünde çaprazlamış, anlına dökülen nemli ve dalgalı saçları ile rahat bir tavırla oturan delta ise onun bu haline sırıtmadan edememişti.

"Jungkook iyi misin?"

Jimin'in endişeli sesiyle birazdan gerekli açıklamayı alacağı bilincinde sesini çıkarmadan ona dönüp başını kendini iyi hissettiği için olumlu anlamda sallamıştı. Hem zaten jiminler tanımamış olsalardı burda böyle rahat bir şekilde oturamazdı. Kendi içinde rahatlamak için kurduğu saçma cümleleri bir kenara bırakıp yerinden tamamen doğrulup oturur duruma gelmişti.

Taehyung'un annesi elini tutuarak "Ne oldu birden, niye bayıldın oğlum?" dediğinde az önce odada yaşananlar gözünün önüne gelmiş ve bu yanaklarının kızarmasına neden olmuştu. Utanıyordu gerçekten. Ama karşısındaki iri beden hiç öyle görünmüyordu.

Ellerini hızla hareket ettirirken "Şey oldu, şey sizin yukarıda olduğunuzu söyleyince bende çıktım yukarı kapıyı şey yapınca şeyi gördüm sonra bayıldım galiba." Dedi. Utandığı için konuşamıyordu.

Full Moon Night Where stories live. Discover now