272 15 8
                                    

Oh, simple thing, where have you gone?
I'm getting old, and I need something to rely on
So, tell me when you're gonna let me in
I'm getting tired, and I need somewhere to begin

***

Düğünler...

Onlar güzel, özel olmalılar.

Ama benim için değil.

Bugün evleniyordum, en azından 20 dakika içinde törene yürümem gerekiyordu ama ayaklarım buz kesmişti.

Aynada kendime gelinliğimin içinde baktım, nedimeler beni onlardan biraz zaman istediğim için yalnız bırakmışlardı. Güzel bir gelinliğin içindeydim, saçlarım da tam istediğim gibi yapılmıştı.

Paniklemeye başlamıştım. O adamı sevmiştim, yine de çok yanlış hissettiriyordu.

Tam paniklemeye başlamışken kapının tıklatıldığını duydum, "içeri gel," yanağımdan açağı akan yaşları silerken konuştum.

Kapının aymadan açıldığını, onun Simon gördüm. Yüzümü ona döndüm. "Burada ne yapıyorsun?" diye sordum. O gülümsedi, bana doğru yürüdü. "Sana, bana ihtiyacın olduğunda yanında olacağıma dair söz vermiştim," aramızda belli bir mesafe bırakarak durdu.

"Çok güzel görünüyorsun," bana bakarken konuştu, gözlerindeki acıyı görebiliyordum, "törene doğru yürümen gerek, orada seni bekliyorlar."

"Biliyorum, ama-" duraksadım ve odadaki küçük koltuğa oturdum, yukarı bakarak gözyaşlarımın aşağı akarak makyajımı daha fazla mahvetmesine izin vermedim.

Birkaç saniye sonra yeniden ona baktım. "Onunla evlenmek istediğimi sanmıyorum," sesim çatlıyordu. Simon yanıma oturarak hafifçe kıkırdadı. "Ayakların buz mu kesti?"

Ondan uzağa bakarak alay ettim. O, iki parmağını çenemin altına koyarak yeniden ona bakmamı sağladı. "Sen başardın, sen güçlü bir kadınsın, bu senin özel günün," beni rahatlatmaya çalışarak konuştu.

"Eğer bugün özel olsaydı seninle evleniyor olurdum" gözyaşlarım yanaklarımı ıslatırken konuştum, aşağı baktığımda çenemden parmaklarını çekti. "Keşke onun yerinde sen olsaydın, Simon."

İç çekti. "Biliyorum, ben de. Ama olamayacağımızı biliyorsun," boğazım ağlamaktan acımaya başlamıştı. "Bunu yapmayacağım, yapamayacağım." Ayağa kalktım ve yürümeye başladım.

"Onu seviyorsun ve o da seni seviyor, onu  böyle incitme. O senin için iyi," Ayağa kalkarken konuştu.

"Ama seni de seviyorum, Simon." Onunla yüzleşmek için tekrar arkamı döndüm. Bana doğru yürüdü, yanağıma dokundu. "Ben de seni seviyorum ama bunu senin için istediğimi biliyorsun."

Kapının tıklatıldığını duyduğumda iç çektim, başımı kapıya doğru çevirdim.

"Herkes senin için bekliyor, sen iyi misin?" Nedimelerden biri sordu. Kafamı tekrar birkaç saniye önce Simon'un olduğu tarafa çevirdim, o gitmişti.

"Evet, birkaç saniyeye ordayım,"  gözyaşlarımı sildiğim gibi konuştum.  Makyajımı düzelttim ve sonunda odayı terkettim. Nedimem ağladığımı anlamıştı. "Ah, tatlım. Gel buraya." Beni bir sarılmanın içine çekerken konuştu.

"Simon seninle gurur duyardı, o da bunu senin için isterdi," beni bırakırken konuştuktan sonra benimle birlikte törene doğru yürümeye başladı. Sonunda asla Simonun yerini dolduramayacak olan o adamla evlendim. Kimse Simonun olduğu kadar iyi olamayacaktı, en azından ölmeden önceki Simon. Bir gün gittiği görevlerinin birinden geri dönemeyeceğini biliyordun, en azından beni döneceğine inandırdı, yapacaktı ve yaptı.

Bunun son olacağına söz verdiği başka bir göreve kadardı, emekli olacağı, benimle evleneceği, benimle çocukları olacağı...

Ama o asla eve benim için geri dönmedi.

***

Yazım yanlışlarım için özür dilerim.

| Simon Ghost Riley | Without You - Türkçe çeviriWhere stories live. Discover now