0.1 | yasaklı gözlerin

804 87 19
                                    

önceki bölüme oy atan herkese çok teşekkür ederim!!💗💕

iyi okumalarr




Eğer birisi tam şu an, titreyen dizleriyle yorgunluktan bayılmak üzere olan bedenine üflese yere yığılabilirdi. Buna kırık bir tebessüm etti, böyle düşünüldüğünde abartıyormuş gibi geliyordu ama garson üniforması içinde ordan oraya saatlerdir tabak taşıdıktan sonra kimsenin abartı demeye hakkı olamazdı.

Alican gerçekten, her an yere yığılabilirmiş gibi hissediyordu.

Belki de artık hayır demeyi öğrenmeliydi. Kıvanç, hasta olduğunu ve kutlamaya gelemeyeceğini söylediğinde tamam, kardeşim ben senin yerine bakarım demek yerine basit bir geçmiş olsun diyip kestirip atmayı öğrenmeliydi ama her şey için biraz fazla geçmişti özellikle şu an en yakın arkadaşının yerine garsonluk yaparken.

"Alican, 24 numaralı masaya servis açtın mı?"

Barbaros'un sorusuna evet diyebilecek hali bile yoktu, sadece kafasını aşağı yukarı sallamakla yetindi. Kutlama başlayalı saatler olsa da Danilo Zanna ortalıklarda yoktu.

Bazenleri Alican da ortalıklarda olmamak istiyordu ve kapıdan sevgilisiyle gülüşerek giren Danilo Zanna'yı gördüğünde de hissettiği şey tam olarak buydu. Sevgilisinin yanında, Somer Şef ve onun yanında da Mehmet Şef vardı.

Alican bir an için nefesinin kesildiğini düşündü. Aynı anda idolize ettiği insanları kanlı canlı görmek gerçekten de etkileyici oluyordu, sadece bir salise için Barış'a haksızlık ettiğini düşündü fakat bu uzun sürmedi çünkü omzundan sertçe itildiginde bu tamamen boşluğuna geldiğinden öne doğru tökezlemiş ve hemen ardından haksızlık falan etmediğinden emin olmuştu.

Barış'ın alaylı tonu kulaklarını doldurdugundaysa küfür etmemek için kendini zor tutuyordu. "Alicano, görüyor musun oğlum bak, geldiler!"

Kulağının dibinde bağırmasıyla kulağını elleriyle korudu Alican ve arkadaşının ses tonunun yanında kısık kalabilecek bir tonda cevap verdi.

"Ne garip ama gelmeleri! Benim kutlamam ya bu zaten."

Barış dediklerini çok anlamamış olsa gerek sadece omzunu birkaç kez daha sıkıp ensesine vurduktan sonra rahat bırakmıştı sonunda yorgun bedenini. Alican derin bir nefes aldı, belki de doktorunun dediği gibi mutfak ve bu meslek ona göre değildi.

Yeni davetlilerin gelmesiyle, pencere kenarında duran masaya doğru ilerledi. Çatalları ve bıçakları yerleştirirken elleri titriyordu. Koymak üzere olduğu son bıçak da elinden kayıp masanın üstünde duran tabağın üstüne düştüğünde birkaç kişinin bakışları kendisine dönmüştü ve o an tanıdık bir yüz görmeyi beklemiyordu.

Sergen-

"Vay vay vay, Alican sen garsonluk da mı yapardın?" sesi o kadar alaylıydı ki Alican gerçekten ya suratına bir yumruk geçirecekti ya da boğazına oturmuş yumruları görmezden gelecekti.

Yapabileceği çok bir tercih yoktu. Sessiz kalıp zoraki bir tebessümle karşılık verdi, cevap vermezse konu büyümezdi- en azından Alican böyle düşünüyordu fakat Sergen'in susmaya çok niyeti yoktu.

"Burada garson olduğunu bilseydik hep buraya gelirdik, masterchef kadrosu olarak."

Garson derken yaptığı vurgu mide bulandırıcıydı ve Alican gerçekten sabrının taştığını hissediyordu. Sergenle Barış sayesinde tanışmıştı ve bir keşke listesi olacak olsa Sergenle tanışmak listeye ilk beşte girerdi. Keşke Sergen gibi birisini hiç tanımasaydım diye içinden kaç kez geçirdiğini bilmiyordu.

chasing cars, Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin