* 38 *

24 9 5
                                    

Hicretin İkinci Yılı Olayları:
Hicretin birinci yılı, tüm acı ve tatlı olaylarıyla birlikte geçti. Sevgili Hz. Peygamber (s.a.a) ve yârenleri Medine'deki ikametlerinin ikinci yılına girdiler. Hicretin ikinci yılı büyük ve göz alıcı olaylarla doludur. Tüm olaylar arasında, iki vakıa büyük bir öneme sahiptir. Bunlardan biri "Kıblenin değişikliği", diğeri de "Bedir Savaşı"dır.

Siyer yazarları, bu konuda "gazve" ve "seriye" kelimelerini kullanırlar. Gazve'den maksat, Allah Resulü'nün (s.a.a), düşmana hücum edecek orduyla bizzat birlikte olup, onlara komutanlık ettiği savaşlardır. Seriye'den maksat, grupların, akıncıların veya askerî birliklerin gönderildiği ama Hz. Peygamber'in (s.a.a) şahsen katılmadığı ve başlarına bir komutan tayin ettiği savaşlardır.

Hz. Peygamber'in (s.a.a) gazvelerinin sayısını 26 veya 27 olarak kaydetmişlerdir. İhtilâf konusu, bazılarının, ikisi de peş peşe olan Hayber Gazvesi'yle, Vadi'l-Kura Gazvesi'ni iki gazve veya ikisini bir gazve olarak hesaplamış olmalarından kaynaklanmaktadır.

Allah Resulü'nün (s.a.a) seriyelerinin sayıları arasında da ihtilâf vardır. Tarihçiler, onların 35-36-48 ve hatta 66 olduğunu kaydetmişlerdir. İhtilâf sebebiyse, bazı seriyelere katılan kimselerin az olmasından dolayı hesaba katılmamış olmasıdır. Bu yüzden de seriyelerin sayısında birçok ihtilâf vücuda gelmiştir.

HİCRÎ İKİNCİ YILIN OLAYLARI
Kıble Değişikliği:
Hz. Peygamber'in (s.a.a) Medine'ye hicretinden henüz birkaç ay geçmişti ki, Yahudiler tarafından muhalefet sesleri yükseldi. Hicretin tam on yedinci ayında, artık Müslümanların kıblesinin Kâbe olacağı ve namaz vakitlerinde Mescidu'l-Haram'a yönelineceği yönünde kesin emir geldi.

Olayın Ayrıntıları: Hz. Peygamber (s.a.a) tam on üç yıl, Mekke'de Beytü'l-Mukaddes'e doğru namaz kıldı. Medine'ye hicret ettikten sonra, ilâhî emir, kıbleye eskisi gibi devam etmesi ve Müslümanların da Yahudilerin namaz kıldıkları kıbleye doğru namaz kılmaları yönündeydi. Amaç, aslında eski ve yeni iki dini birbirine yaklaştırmak ve bir çeşit birlik sağlamaktı, ama Müslümanların gelişimi ve ilerleyişleri, muhalif Yahudilerin korkuya ve endişeye kapılmalarına sebep olmuştu; zira Müslümanların günden güne ilerlemeleri, İslâm dininin bu gidişle kısa bir müddetten sonra, yarımadayı baştanbaşa kaplayacağını; Yahudiliğin dinsel fonksiyonunu ve gücünü ortadan kaldıracağını gösteriyordu.

Bu yüzden Yahudiler bozgunculuğa başladılar. Onlar çeşitli yollarla Peygamber'e (s.a.a) ve Müslümanlara eziyet ediyorlardı. Örneğin: Beytü'l-Mukaddes'e doğru namaz kılınması hakkında şöyle diyorlardı:
"Muhammed (s.a.a) müstakil bir dine sahip olduğunu ve dininin eski dinleri kaldırdığını iddia ediyor, oysaki onun kendine ait bir kıblesi yoktur, Yahudilerin kıblesine doğru namaz kılıyor."

Bu söz, Peygamber'e (s.a.a) ağır gelmişti. Gece yarılarında evden çıkıyor, gökyüzünü seyrediyordu. Bu konuda ilâhî bir emir nazil olur ümidiyle vahyin inmesini bekliyordu. Nitekim aşağıdaki ayette durum şöyle anlatılır:

"Biz senin yüzünü çok defa göğe doğru çevirip durduğunu görüyoruz. Şimdi elbette seni hoşnut olacağın kıbleye çevireceğiz."
(Bakara Suresi, 144)

Ayetlerden de anlaşıldığı gibi, kıblenin değiştirilmesinin, Yahudilerin itirazlarının dışında, diğer bir sebebi daha vardı. O da imtihan meselesiydi. Maksat gerçek mümini, yalancısından ayırt etmek, Hz. Peygamber'in (s.a.a) bu kimseleri tanımasını sağlamaktı; zira ikinci emri uygulamak yani namazda Mescid-i Haram'a yönelmek, yeni dine olan bağlılığın ve imanın göstergesi, itaatsizlik de nifağın ve iki gönüllülüğün göstergesi sayılıyordu. Kur'ân'da bu konu şu sözlerle açıkça beyan edilmiştir:

Peygamber Hz. Muhammed SAV'in HayatıWhere stories live. Discover now