Sekizinci Bölüm: Günahkâr

Start from the beginning
                                    

Rus annesinin ve alçak babasının genlerine lanet olsun. O tatlı ağza, kurnaz akla ve burnu havada tavırlarına da. Bana şartlarını yağdırırken, tek düşünebildiğim cesareti yüzünden o nasıl cezalandıracağımdı.

Barbekü bitmeden kulüp evinden ayrılmıştık. Cumartesi gecesiydi ve çalışanlarımın ikisi boktan bir hastalığa yakalandığı için barım Sinner'ın kalabalığına yetişemiyorlardı. Turistler kavga çıkarmaya yelteniyor, kasabalılar yokluğumda yanıtlarını aşırı bir tepkiyle veriyorlardı. Düzeni severdim ve barımın bir itibarı vardı.

Dez, Seth ve Axel benimle gelmişti. Ev burnunun ucunu bile göremeyen ayyaşlarla dolu olduğu için Rebel'ı orada yalnız bırakmak istememiştim. Bunu aklına gelen her uyanık fikirde fırsat olarak görebilirdi ve ben de onu kontrol edemezdim.

Onu motosikletime artçı olarak almamıştım, ölüm döşeğinde olsa onu kollarımla en yakın hastaneye taşırdım ama arkama almazdım. Bu yüzden Dez'in arkasına binmişti. Ve yol boyunca gözümü aynalardan ayıramamıştım. Kolunu kardeşimin karnına dolayışını küçük yumruklarıyla deri yeleğine tutuşunu izlemiştim.

"Bitti mi?" diye sordum.

Sinner'daki ofisimdeydik. Bir elimde viski bardağımla sırtımı kapıya yaslamıştım. Rebel masamın çaprazında, siyah deriden tekli koltukta oturuyordu. Sırtını bana dönmediğinden emin oluyordu. Axel sargılı elini göğsüne yaslayarak tam karşısındaki geniş koltukta dikkatle kadını izliyordu.

Rebel başıyla onayladı.

Bir yudum aldım ve ofisimde volta atmaya başladım. "Şartların epey ilgi çekici olsa da, bir şeyi kesinlikle isteyeceğini düşünmüştüm. Ama istemedin."

Kaşlarını kaldırıp devam etmemi beklediğinde rotamı masamda sonlandırdım. Önünden geçerken sehpaya uzattığı ayaklarını ittim ama ben kalçamı masaya yaslayıp kollarımı göğsümde kavuşturduğum an kovboy çizmelerini yeniden sehpaya yerleştirdi. Suratında bir öpücük ya da bıçakla silmeyi istediğim bir gülümseme eşliğinde. Hangisini seçeceğimi bilmiyordum.

"Neden zamanını doldurmaya çalışıyorsun Rebel? Neredeyse iki aydan az bir süre kaldı. Neden her istediğimi bana şimdi verip evine dönmeyi teklif etmiyorsun?" Öne doğru eğilip odadaki sigara dumanından ve barın içeriye taşan boğuk havasından kızarıp, canlı bir yeşile dönmüş gözlerine bakarak. "Neden kalmak istiyorsun? Neden kıçını yırtıp bağıra çağıra ya da sinsice kaçmayı planlamıyorsun?"

Sehpadaki tabakadan bir sigara alıp yaktı. Dumanın yüzünün önünde dalgalanışını, ateşin göz bebeklerinde parlayışını ve dudaklarını sigaraya sarışını izledim. İçine çekerken yanaklarında oluşan çukurlar sinir uçlarıma elektrik yayıyordu.

"Çünkü ben kaçarsam, Wren'in annesini asla bırakmayacaktır. Senin ya da kulübünden herhangi birinin canını yakmak isteyecektir. Hepinizin canı cehenneme ama küçük bir çocuğun nefretini kazanmak istemiyorum." Dürüsttü, buna emindim. Wren'i benden farklı bir şekilde umursadığını biliyordum. Axel çocuklara düşkün olduğunu söylemişti ki bu, hapishanede yaptırdığı işlemle epey çatışan bir duyguydu.

"Sana her istediğini verip evime dönmeyi neden teklif etmediğime gelirsek..." Dumanı ikimizin arasına üflerken dişlerimi birbirine geçirdim. "Orası seni hiç ilgilendirmiyor. Takası gerçekleştirmeni ve Boynuzlu Yılanlar'a dönmeyi istiyorum. Hâlâ Don'dan nefret ediyorum ama geri dönmeliyim."

Rebel sigarasından bir nefes daha çerken, "Konstantin yüzünden mi? Babana olan nefretin erkeğine olan bağlılığının önüne geçemiyor mu Rebel?" diye parladım. Resmen, parladım. Ama bunu fark etmedi. Çünkü duman boğazına dizilmişti. Ağzından geri çıktığını bile görmedim. Gözleri irileşti ve yemin ederim, tüyleri diken diken olmuştu.

KEMİKLER MİRASIWhere stories live. Discover now