Midemin bulunmaya başladığını hissedince oturduğum yerden kalktım, mutfağa yönelip bir bardak su içtim yavaş yavaş. Ayakta duracak halim yoktu, yaram sızlamaya başlamıştı. Salona dönüp kendimi koltuğa bıraktım. Murat hala uyuyordu anlaşılan.

Aklıma gelen şey ile yatak odasına döndüm, Murat'ın hala uyuduğunu görünce gülümsedim.Yavaş bir şekilde yatağa oturdum. Huzursuz bir şekilde uyuyan Murat'ı izledim bir süre, ardından acıyla gülümsedim.

Benim dağılan ailemin acısı huzurumu kaçırdı. Senin derdin ne Murat?

Elimi uzamış sakalları arasında gezdirdim, uykusunda gülümsedi.

Sen onu sevmiyorsun! Onu kaybedeceksin!

Fısıltılar yine başladığında gözlerimi kapatıp başımı iki yana salladım.

Hayır! Deli değilim ben.

Akan iki damla yaşı silip başımı Murat'ın göğsüne bastırdım,tam kalbinin üstüne. Elimi kulağıma üstüne kapatıp fısıltıları bastırmaya çalıştım. Dayanamıyorum, çok korkuyorum. Annem gibi yok olmak istemiyorum. Bebeğimin yarası olmak istemiyorum. Sadece ailemin yanında olmasını istiyorum. Bebeğimi huzurlu bir şekilde büyütmek istiyorum.

Annem gel ne olur çok korkuyorum...

Annem asla gelmeyecek. Çünkü o öldü! Benim annemi öldürdüler! Onu yok ettiler... Tek derdi sevilmek olan bir kadını sahte umutlarla yok ettiler.Bir günde olmadı hiçbir şey,yavaş yavaş yok ettiler onu.

Ben annemin gözyaşını silerek büyüyen bir çocuktum,benim asla affetmeyeceğim şeyler vardı.

Asla unutmayacağım şeyler vardı...
Annemin elinde lavanta buketi tuttuğu bir fotoğrafını görmüştük abimle birlikte. Mutlu olacağını düşünerek aldığımız lavantaları görünce geçirdiği sinir krizini ölsem de unutmam. Annemin ölmek istediğini ama bizi yalnız bırakmamak için ruh gibi yaşadığı günleri asla unutmayacağım.Eski fotoğraflarında kahkahalar atan annemi hiç içten gülerken görmemiştim ben. Sadece annemden değil, bizden de annemin gülüşünü çaldılar.

Gözyaşımı sildim zaman geçti ve çok şey değişti. Ben artık çocuk değilim,artık ağlayan taraf ben olmayacaktım. Gözlerimi odanın içinde gezdirip Murat'ın telefonunu aradım. Ayağa kalktığımda yaramın sızladığını hissettim. Derin bir şekilde nefes alıp verdim ve bu defa daha yavaş bir şekilde hareket ettim. Canımın yanması umurumda değil, tek düşündüğüm bebeğimin daha fazla zarar görmemesi. Tekli koltuğun üzerine bıraktığı pantolonun ceplerine bakıp telefonu aradım ve buldum. Murat'ı kontrol edip odadan çıktım.

Kilit ekranında ikimizin fotoğrafını görünce yüzümde bir gülümseme oluştu. Şifreyi açınca kayıtlı olmayan bir numaradan mesaj geldiğini gördüm. Şimdilik onu görmezden gelip Sinan ile olan konuşmalarına girdim. Hastanede karşılaştıkları günden beri aklıma takılan bir ihtimal vardı. Sinan'ın bakışları beni huzursuz etmişti, Esra'yı gözetlemesi için Mert'i kapıya dikmesi iyice rahatsız etmişti beni. Ne hissettiğini bilmiyorum, belki de sadece abimi öldürdüğünü düşündüğü için vicdan azabı çekmiştir. Ya da Esra'yı görünce ondan hoşlanmış olabilir, Esra çok güzel bir kadındı. Abim gittikten sonra düştüğü boşluk canımı yakıyordu, hayatının en mutlu olması gereken döneminde kocasını kaybetmişti. Esra kolay kolay anlatamazdı, istediği kadar içine atsın çektiği acıyı gözleri anlatıyor. Gözlerinin içinde ölüm var Esra'nın, ölüme duyulan arzu var. Aynı annemde olduğu gibi, ölmek istiyordu ama onu bu hayatta bağlayan bir evladı vardı.Esra çektiği acıda boğuluyor yavaş yavaş ve tek umudu bir gün abime kavuşmak.

GEÇMİŞİN KUKLASI +18Where stories live. Discover now