27| ''Are you aiming to kill me with your red hair?''

Start from the beginning
                                    

Eşi, geçmişte kendisini sarsan anılarını gülerek anlatsa ve hiçbir önemi kalmadığının altını çizse de, mutfak kapısının önünde dikilen Taehyung'un sinirden gözü seğiriyordu.

"Yeter artık!"

Taehyung saklandığı yerden çıktı ve kapının girişine geldi. Seongho, oğlunu gördüğü anda tekrar hiddetlendi. "Taehyung! Gidelim buradan! Kocan olacak bu adam delirmiş resmen! Bana neler söylediğini duymalıydın. Beni, babanı tehdit etti!" Seongho, şiddetle sarsılarak Taehyung'un koluna yapıştı. "Oğlum! Gidelim! Hadi!"

Taehyung kayıtsız bir tavırla babasının suratına baktı. "Buradan bakılınca delirdiğini düşündüğüm kişi Jungkook değil."

"Beni tehdit etti diyorum sana!"

"Geçmişte, Jungkook'u, işinden ayrılmasına sebep olacak biçimde, defalarca kez tehdit eden sendin. O anlarda Jungkook benim koluma yapışıp küçük bir çocuk gibi mızmızlanmadı." Kolunu hiddetle geri çekti. "Şimdi sen de mızmızlanmamalısın. Yaptıklarının bedelini ödüyorsun."

"Yedi senedir birlikte olduğun fakat hiçbir şekilde tanımadığın bu adam için aileni karşına alıyorsun! Sen nasıl bu kadar aptal bir mahluk olabilirsin! Gözlerin kör olmuş resmen! Gerçekleri göremiyorsun ve hâlâ bana kocan olacak herifi savunuyorsun!"

Seongho neredeyse çıldıracaktı. Dışarıdan bakıldığında tuhaf olarak adlandırdığı bu evliliği asla kabullenemiyor ve oğlunun sersem gibi hareket ettiğini düşünüyordu. Neticede Jungkook, Taehyung'tan tüm hayatını saklamıştı. Taehyung neden hâlâ lakayt davranıyordu? Senelerce maddi zorluk çektiği hayatında, bir anda servet sahibi olan kocasını neden sorgulamıyordu?

Taehyung ve Jungkook'un evliliği, aldığı tüm acımasız darbelere rağmen nasıl hâlâ yıkılmıyordu?

"Ben ne düşündüğümün ve ne yaptığımın gayet bilincindeyim. Seni hayatımdan çıkarma sebebim Jungkook değil, tamamen sensin. Senin o asla değişmeyen düşüncelerin... Tıpkı bir yobaz gibi davranıyorsun. Jungkook'u ilk gördüğün anda aramızdaki samimi duyguları keşfettin ve bundan rahatsız oldun. Beni kıskandığını düşünebilirim ama, hayır, sen sadece öz çocuğuna asla sağlayamadığın o sevgiyi, kocamın bana sağladığını gördüğün için fesatlık yapıyorsun ve bunun suçunu da Jungkook'un üzerine yıkıyorsun. Oysa suçlu Jungkook değil baba, sensin. Senin o katılaşmış kalbin..."

Jungkook ve Taehyung aynı hizada ve yan yana duruyordu. Jungkook başını sola çevirdi ve eşinin suratına baktı. Taehyung'un bakışları bir kaya kadar sertti fakat sesi titriyor ve dişlerini sıkıyordu. Jungkook, kalbinin derinliklerinde bir sızı hissetti; kocasının belli etmemeye çalışsa bile acı çektiğini seziyordu.

Sol eli, Jungkook'tan bağımsız bir şekilde kocasının sağ elini buldu. İlk önce işaret parmakları birbirine dolandı. Ardından parmakları sıkıca kenetlendi. Taehyung'un bakışları yapboz parçası gibi birleşen ellerine kaydı. Ailesini kaybettiği için acı çeken ruhu, gözyaşı akıtmaya istekli değildi, fakat kocasının sıcaklığını hissettiğinde ansızın duygusallaştı.

Jungkook sıcacık bir gülümsemeyle kocasının gözlerinin içine baktı ve dudaklarını kıpırdatmadan, "Ben her zaman yanında olacağım." diyebildi.

Taehyung tüm kuvvetini toplayarak bir kez daha babasına döndü. "Eğer bana karşı içinde birazcık olsun sevgi varsa kocamla uğraşmaya bir son verirsin. Yaşadığımız şeyleri sorgulamak sana düşmez. Ben zaten..." Tereddütle kocasının gözlerinin içine baktı ve kısık bir sesle devam etti, "her şeyin farkındayım."

Seongho, oğlunu küçümseyen bir tavırla güldü. "Senin yapamadığını yapıp, bu adamın gerçek yüzünü ortaya çıkaracağım. O zaman ne olacak sanıyorsun? Yapayalnız kaldığında, bu adamın çocuklarıyla birlikte yine bana sığınacaksın. Ama, o zaman geldiğinde seni kabul etmeyeceğim, Taehyung! Tıpkı senin gibi umursamaz davranacağım!"

Paradise | TaekookWhere stories live. Discover now