İç çekip üzerimdeki ince pikeyi yanımda uyuklayan ihtiyarın üzerine örttüm. Hastalanmasını istemezdim.

Gözlerimi yeniden gecenin hakim olduğu gökyüzüne çevirirken yutkundum.

Brandon ve Venessa ile karşılaşırsam nasıl tepki verecektim?

Ya da...

Hüptrik'in kardeşleri oldugunu öğrendiklerinde abilerim ne yapacaktı?

Her şeyi başa saralim... ben ne istiyordum?

Aile mi?

Belki...

Yani onlarla hep olmasam bile arada beni gelip görecek sevenlerimin olması mutlu ederdi beni, belki üzüldügümde onlarla dertleşirdim...bazen şımarıklık bile edebilirdim....

Tabii bunlar çok uçuk hayallerdi. Muhtemelen kardeşlerinin kim olduklarını anladıkları anda üç silahşörler uzaklaşacaktı benden... hoş yakınlarmış gibi.

Yalan söylediğim için beni suçlamazlardı değil mi? Suçlamamalılardı! Ben sadece... kendimi korumaya çalışmıştım.

Ama bu işin dönuşü yoktu. Yıldırım Atalar'a her şeyi analatacaktım. Annemin ölümünden abisinin yaptıklarına kadar, belki birqz da hesap sorardım.

Hakkım vardı öyle değil mi?

Oluşabilecek çok ihtimal ve bir o kadar senaryo vardı ama biri kanımın çekilmesine sebep oluyordu.

Yıldırım beyin beni reddetmesi ve Brandon'un eline düşmem.

O hastane odasına bir daha kapanırsam beni ayakta tutacak bir Matteo bile olmayacaktı yanımda.

Matteo Boris Hunter... nerelerdeydi acaba?

Muhtemelen beni çoktan unutmuş hayatını yaşıyordu.

Aklıma onunla ilgili anılar dolarken iç çektim. Peki Matteo? Bunca derdimin arasında o da vardı tabii.

Ondan hoşlanıyordum, gram eksilmemişti ve belki daha da artmıştı hislerim bilmiyordum.

Tek temennim yaşımın genç olmasıydı. Unuturdum, unutmalıydım.

Bedenim bunca acının üzerine aşk acısını da kaldıramazdı.

Saatlerce gözümü kırpmadan dışarıyı izledim. Londranın tanıdık siması gözler önüne serilince kalbim heyecanla çırpında.

Burada doğmuş ve büyümüştüm... ya da belko istanbulda doğmuştum bilmiyorum ama hayatımın burası olduğunu bir gerçekti... tabi beni buraya bağlayan annemin ölümüne kadar.

İniş anonsunun yapılmasıyla kemerimi bağlayıp derin bir nefes çektim ciğerlerime.

Tamam... eve geri gelmiştim ve bu gelişim epey kalabalıktı.

(...)

Hazar dedem telefonu kapayıp nana baktı.
"Seninkilere yaptırdığım rötar sayesinde onlardan 2 saat önce geldik. Yeterli vaktimiz var"

"Anladım ama... ne yapacağız? Dede ben gerçekten bilmiyorum ne yapacağım, nasıl yapacağım? Hazır değilim."

Kızıl saçlarımı şevkatle okşadı.
"Yanındayım hüptrik. Dedeye güven. Sen sadece içinden geleni yap." Sessizce başımı salladım.

"Babanın ilk arayacağı yer annenin mezarı olacaktır. Tanışmanız için en uygun ortam orası."

Yutkundum. Annemin yanında mı?

"Orası olmak zorunda mı?"

"Bu üçünüzün hesaplaşması Alina."

Sessizce yaklaşıp kollarımı ona sardım.
"Teşekkür ederim ,dede."

Hüptrik ; AlinaNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ