Evlenmek? Benimle? Ben ve bir mafya? Yok buna susamazdım galiba.

-"Evlenmek mi? Yakın zamanda?"

-"Evet, kızım. Neden şaşırdın ki?"

-"Biraz hızlı gitmiyor muyuz sizce de? Hatta biraz değil fazla".

-"Sen Yağızı seviyor musun?"

-"Ee evet. Neden ki?"

-"Seviyorsan zaten evliliğin hızlısı geci olmaz".

Dedikten sonra bastonunu da eline alarak asaletli duruşundan ödün vermeyerek içeriye geçti. Arkasında şaşkın bir İrem bıraktı tabi. Şimdi biz ne yapacaktık içses?

Tabi ki de Yağızı tırmalayacağızzz.

-"Biz böyle konuşmamıştık ama Yağız. Evlilikte nereden çıktı daha sadece adımı ve sözde olmayan ailemi öğrendi. Hemen bu durumu çöz".

-"Sana bazı şeyleri karşılıksız yapmazlar diye öğretmemişler sanırım. Ki ben de seninle evlenmek için ölüp bitmiyorum. Halletmeğe çalışacağım. Şimdi odaya çık ve hazırlan. Dediklerimi anladığını düşünüyorum."

-"Ne hazırlanması be hiç bir yere gelmiyorum".

-"1 saat sonra burada bekliyor olacağım. Gelmezsen olacaklardan ben sorumlu değilim"-dedi ve saatine bakarak içeriye girdi.

Bu da ancak tehdit etmeyi biliyor. Olocoklordon bon soromlo doğolom. Yok benim amına koyayım.

Yavaş içses. Küfür falan ne oluyor. Kendine gel sen Bihter Ziyagilsin. Neyse yine benim ayarlar oynadı.

Odaya çıktığımda odada elbise ve bir kaç eşya olduğunu gördüm. Acaba bunlar bu parayı nereden kazanıyordu ya. Bana da yardım ederler mi? Her gün bu kıyafetler de normal değil bir kaç gün için bu kadar masraf. Hazırlanmaya başladım.

Siyah uzun askılı bir elbiseydi. Bacak kısmında derin bir yırtmaç vardı. Topuklu ayakkabıysa ışıldıyordu. Ayağıma yılan gibi dolanmış görüntüsü veriyordu. Saçımı arkada küçük bir topuz yaptım. Siyah bir göz makyajı yapıp kırmızı rujumu da sürdükten sonra hazırdım.

 Siyah bir göz makyajı yapıp kırmızı rujumu da sürdükten sonra hazırdım

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


Komidinin üzerindeki saate baktığımda daha 20 dakikam olduğunu gördüm. Ama uğraşmak için telefonum da yok diye aşağıya inmeyi tercih ettim. Yürüdükce yırtmacım bacaklarımı gözler önüne seriyordu. Ben bu kombine cidden bayılmıştım. Hemen Yağızı bulmalıydım. Mutfak ve oturma odasında yoktu. Bahçeden de ses gelmiyordu. En iyisi yukarıdaki odalara bakayım. İndiğim merdivenleri kalkarken son basamakta karşılaştık.

-"Dön bir bakayım".

Sorgulamadan etrafımda döndüm.

-"Hm güzel olmuş taşımışsın elbiseni. Makyajı da güzel yapıyorsun".

-"Teşekkür ederim mafya bey. İltifatlarınız bittiyse telefonunuzu ödünç ala bilir miyim?"

-"Neden?"

-"Bu güzel elbiseyle benim bir fotoğrafım olmalı. Olmaması haksızlık olur çünkü".

Cebinden telefonunu çıkarıp şifresini açtı ve bana verdi. Hemen aynanın karşısına gidip bir kaç fotoğraf çektim. Ama çokta sevmedim. Böyle boydan bir fotoğraf lazımdı bana.

Koş Yağız'cın çeker.

İyi fikir kız Şükriye. İç sesimi dinleyerek Yağız'ın yanına gittim. Bahçedeydi. Arabaya yaslanmış beni bekliyordu sanırım.

-"Ağaç oldum bir fotoğraf çekemedinmi? Yoksa telefonumu mu karıştırıyordun?"

-"Ne yapayım senin telefonunu be. Beğenmedim çektiklerimi, sen çeksene şurda bir tane. Nolur".

Telefonu elimden aldı ve arabanın kapısını açtı. Çekmeyecek miydi. Ne sanmıştım acaba arkadaşım mı ki her dediğimi yapsın. Koltuktan bir şeyler alıp kapıyı kapattı. Bana doğru geldi ve omuzlarıma bir kürk bıraktı.

Ay çok romantik.

Bir de bayıl istersen Şükriye.

-"Şimdi çeke bilirim. Poz ver".

Elim ayağıma dolaştı ya. Poz ne demek unuttum. Neyse toparlandım ve bir kaç poz verdim. Yeterince çekindikten sonra arabaya doğru adımladım. Kapımı açtı ve arabaya bindim.

Yok kız çok ta öküz değilmiş bu. Yoğura biliriz istediğimiz gibi.

Ne münasebetle acaba? Kocam mı? Ya da neyse olmasın Allah korusun.

Kendi de arabaya bindikten sonra kemerini taktı. Sakin bir tonda:

-"Babaannem pencereden bizi izliyordu"-dedi ve sustu. Zaten başka ne diye bilirdim ki.

Maşallah dediğimiz de bir gün yaşamıyor mübarek.

Sessiz geçen yolculuğun ardından şu mafya filmlerindeki mekanlara benzeyen davet mekanına geldik.

Mafya filmini biz çekiyoruz artık.

Yağız yine rol icabı kapımı açtı ve koluna girmem için kolunu bana uzattı. Anahtarı da valeye verdikten sonra içeriye doğru adımladık. Boş masalardan birine geçtik. Ortama aşırı yabancıydım diye merakla her yere bakınıyordum.

-"Ağzını kapa ilk defa geldiğin belli olmasın".

Benimle alay ediyordu kendince. Tabi ki de göz devirmeyi ihmal etmedim. Eliyle garsonu çağırıp kulağına bir şeyler söyledi. Başını sallayıp yanımızdan uzaklaştı.

Huzurlu melodini bir ses böldü.

-"Ooo kardeşim. Kaç gündür ortalıkta yoksun. İşten mi kaytarıyorsun?"-diye biri şakayla karışık gülerek Yağıza sarıldı. Yağız da aynı şekilde onun sırtına vurdu.

-"Yok be Enes bir kaç işim vardı onları hallediyordum. Malum tek işimiz yeraltı ve şirket değil, özel işlerimiz de oluyor".

Enes şu Yağızın bahsettiği arkadaşı olmalıydı. Bu adam bana hem tanıdıktı hem de değil. Daha bana bakmamıştı bile. Görünmüyor muydum acaba.

Kızım her ortamda ilk sana dikkat ederler. Burası senin gittiğin yerlerden değil diye yadırgadın zaaar.

Kısa sohbetlerine ara verdikten sonra ikisi de bana doğru döndü. Enesin yüzü bir anda değişti. Dur ben bir şey anlamadım şu anda.

-"İrem? Bu sen misin?"- diye beni tanıdığına emin bir şekilde soru sordu. Ama o kimdi? Ben onu neden hatırlamıyordum?



Helloo bebekler. Yine geç gelen bir bölüm. Yani durumu izah etmeğe de gerek yok bence. Yazarların her zamanki sorunlarından işte. Üniversite yoğunluğu yüzünden haftalardır şimdi bitire bildim bölümü. Hadi iyi okumalarrr😋 Yıldızımı parlatmayı ve yorum yapmayı unutmayın sakın çiçeklerim💖

~SANA SAKLI~Where stories live. Discover now