Cevabı Bulunmayan Sorular

Start from the beginning
                                    

Amcam, evden ayrılmama kesin bir dille karşı çıksa da artık ne ben ona karşı eskisi gibi olabiliyordum. Ne de o eskisi gibi bana yürekten yeğenim diyebiliyordu. Aslında benimle eskisi gibi olmaya çalışıyor ama ben çok yüz vermiyordum. Sırf bende emeği çok diye eski günlerin hatrına gidip geliyordum. Defalarca kez benden özür dilemişti. Devrim başkan ölmeden önce arkasından bir yıkım bırakarak siktir olup gebermişti. Amcamı da son gün bana karşı doldurdukça doldurmuştu.

Amcamı da anlıyordum. Ben bile Zafer ile ilişkime yabancıyken bir anda kimsenin kabullenmesini bekleyemezdim. En önemlisi ise amcama yıllarca düşman olan biriyle beraberken. Gerçek olan birşey vardı. O da hala amcamı seviyordum. Üzerimde emeği çok çok fazlaydı. Fakat dediğim gibi asla eskisi gibi olamıyorduk. Sanki biri aramızdaki o sevgi bağını bir anda koparıvermişti. Ama sapasağlam duran saygı bağımız hala yerli yerindeydi...

Amcamın ikinci çocuğuda olunca Memo amcam ile konuşup tekrardan yanıma yerleşmişti. Memo'nun desteğini hiçbir zaman unutmayacaktım. Aslında amcam ve halam dışında kimse çok tepki vermemişti. Kimisi cahildir yaptı bir hata diyordu. Kimisi beni anlamaya çalıştı.
Halam her ne kadar bu durumu normal karşılamasada hiçbir zaman bana kötü bir laf etmemiş yada sevgisini azalmamıştı.

Aslında hiçbirinin ne düşündüğünü zerre umrumda değildi. Çünkü ölüden farksız bir insana bu laflar ne derece etki ederdi. Yada ne derece moralini bozardı Cevap vereyim; umrumda bile değildi. İsteyen istediğini düşünsündü. Özlemden paramparça olmuş yüreğimi açıp baksalar benim kadar dayanabilirler miydi acaba? Sanmam. Dokunmak dahi istemezlerdi...

"Turan sana bir soru sordum değil mi?"

"Mezarı var!!"

Titreyen sesimle "Neden o zaman bana göstermiyorsunuz? Ulan ben sevdiğim adamın mezarına gidip dua etmek istiyorum. Neden benden esirgiyorsunuz bunu?"

"Babam..."

Sinirden artık dişlerim birbirine değiyordu. Ayağa kalktığım ilk dönemler defalarca kez evlerine gitmiştim. Defalarca kez Zafer'in mezarını sormama rağmen her defasında ya kovulmuştum. Yada yüzüme kapılar kapanmıştı. "Turan siktir et babanı. Sana sevdiğim adamın mezarını göster diyorum. Lütfen!"

"Bilmiyorum yerini bilmiyorum! Niye inanmıyorsun. Bıkmadın mı bu soruyu bana sormaktan"

Elimi yüzüme götürüp sinirle sıvazladıktan sonra "Lan ne demek bilmiyorum. İnsan abisinin mezarını bilmez mi?"

Üzgün ses tonuyla "Yemin ediyorum bilmiyorum. Oğlum bilsem ben gitmez miydim lan abimin mezarına. Ona ne kadar bağlı olduğumu en iyi sen bilirdin"

Bir süre yüzüne baktım ama yalan söyleyen bir ifadesi yoktu. Aslında her defasında aynı yeminleri ediyordu. Hep inanıyordum. Ama onu gördüğüm yerde defalarca kez sormaktan bıkmamıştım. Bıkmıyordum. Belki birşey öğrenmiştir diye sıkıştırıyordum.

Başımı anladım der gibi sallayıp küfür ederek denize çevirdim yüzümü. Bir dakika daha oturduktan sonra elimle destek alarak ayağa kalktım. Toz olan pantolonumu elimle silkeledim. Elimde olan salebimi hızlıca içtim. Diğer salepi de elime alarak bir adım attığım gibi durdum. Tekrar Turan'a dönerek "Eğer sonunuzun benim gibi olmasını istemiyorsan. Memo'dan uzak dur Turan"

"Nee?"

"Memo'ya olan bakışlarının farkındayım. Kendine hakim ol. Çocuğun başını yakma"

"Abimle tutkulu bir ilişki yaşayan biri mi söylüyor bunu!!"

"Bende o yüzden uyarıyorum ya, gerizekalı. Bizim sevdamızı kabul edecek bir dünya yok. Memo'yu kıskandırmak için de zırt pırt kızlarla çıkmana da gerek yok. Git adam gibi biriyle yoluna devam et. Bu dünya, gerçek aşklara gerçek sevgiye düşman bir yerdir. O yüzden var git yoluna. Kendini de Memo'yu da yakma"

Cevap vermesini beklemeden yoluma devam ettim. Gözümden yaşlar aktığında ağzımda sessiz bir hıçkırık kopuverdi. Elimi yanağıma götürüp gözyaşlarımı sildim.

Biz sadece Zafer'le birbirimizi sevmiştik. Bunun kime ne zararı olmuştu ki? Resmen kimseye gözükmemek için iki yıldır hep diken üzerinde yaşıyorum. Biri birşey daha diyecek mi? Bir erkek evimize gelince ailem bana ters ters bakacak mı? Birinin evine gidersem benden şüphelenecek mi gibi bir sürü düşünceler geliyordu aklıma. Bazen kendi kendime kuruyordum kafamda. Kendimden korkuyordum artık. Çoğu zaman Zafer'e olan özlemimden deli gibi oluyordum. Çünkü yavaş yavaş sesini de simasını da unutuyordum. Bunu kabul ettikçe her defasında gidip bir yerden atlayasım geliyordu.

Derin nefesler ala ala önce Baran'ın mezarına gidip biraz dertleştim. Sonra da evin yolunu tuttum. Eve gittiğimde amcam, oğlu Mustafa ile bize gelmişti. Mustafa hızlıca yanıma koşarak sarıldığında diz üstü çöküp yanaklarından öperek doğruldum. Amcama hala kırgın olabilirdim ama Mustafa farklıydı. Çünkü o benim babamın ismini taşıyordu.

Başımı koltuğa çevirdiğimde Amcam gülümseyerek bize bakıyordu. Ardından ayağa kalktı yanıma gelerek "Ne yaptın bugün?"

Nasılsın demeye çekiniyordu. O da bu şekil kendince nasıl olduğumu merak ediyordu. Bakışlarımı önüme alarak sessiz bir şekilde bekledim. Belki onu bu şekil kızdırırım diye başımı kaldırmadan "Turan'ın yanına gittim. Bana yine Z-Zafer'in mezarını bilmiyorum dedi" dedim ve başımı keskin bir bıçak gibi kaldırıp alev alev yanan yeşlillerimle yüzüne baktım. Amcam ise elini kaldırdı. Omzuma yaslatarak beni kendine çekip sarıldı. Her ne kadar dirensem de bırakmadı.

Saçlarıma öpücük kondurarak "Beni daha fazla cezalandırma aslanım. Daha ne kadar pişman olmam gerek" dedi

Bende karşılık olarak "Seni affetsem Zafer geri gelecek mi amca? Ayrıca ben seni affettim. Ben sana kırgınım. Bu kırgınlığım ne zaman biter, işte onu hiç bilmiyorum"

"Bışar abi! Benimle oyuncak oynasana"

"Geliyorum abicim. Sen git geliyorum"

Tek kelime daha etmeden gidip Mustafa ile oynadım.

Finale son 2 bölüm

PARÇALI HAYATLAR     SAĞ-SOL.  Where stories live. Discover now