8.Bölüm: Şüphe ve Gizem

Magsimula sa umpisa
                                    

Bundan sonra herkes sustu. Yoshi uzun zaman önce kaybolmuştu. Şu an yaşıyorsa on dokuz yaşında olmalıydı. Bu da onu Asahi'den bir yaş büyük yapıyordu.

"Yoshi sekiz dokuz yaşlarındayken kayboldu desek Asahi en çok altı yedi yaşlarında olur Yoshi'yi öldüremez." Dedi Mashiho. Sonra da devam etti.

"Hem kim kimi neden kapısını gece on ikide çaldığı için öldürsün ki? Yoshi'nin o gece neden kaybolduğunu bilmiyoruz ama Hwan dahil herkes öldüğünü söylemeye başlıyor. Geçen babası öldü. Amcası kaldı tek, o da hâlâ Yoshi'nin öldüğünü iddia ediyor. Belki de Yoshi'nin kayboluş sebebini bulursak sorun ortadan kalkar."

Mashiho'nun bu sözlerinden sonra her dediğine bir şey bulmayı beceren Yedam dahi sessizleşti ve bu bodrum, bomboşmuş gibi sessizlik içinde kaldı. Bodrumda on kişi yokmuş gibi sessizlik vardı, daha çok ölüm sessizliği gibi olduğu için bu sessizlik, gürültüden daha da çok rahatsızlık veriyordu.

En çok da Jihoon, Jaehyuk ve Junkyu rahatsız olmuştu, çünkü onlar bu sessizliğin içindeki adım seslerini duyabiliyorlardı.

"Yukarıda biri mi var?"

Koca bir sessizlikten sonra bu soruyla herkes Junkyu'ya garip garip baktı. Çünkü yukarıdan hiç çıt gelmemişti.
Doğru, onlara göre yukarıdan hiç ses gelmemişti.

Onlara göre.

"İyi misin Junkyu?" Diye sordu Hyunsuk endişeyle. "Yine ateşin mi çıktı?"

Junkyu'da olan bir hastalık yüzünden Junkyu'nun ateşi çok çıkardı. Ateşleri güçlü ve inatçı olduğu ve çıktıkça çıktığı için halüsinasyon görmesi veya duyması da normal oluyordu.

Keşke şu an halüsinasyon duyuyor olsaydı.

"H-hayır?" Hyunsuk endişeyle yerinden kalkıp Junkyu'nun elinden tuttu.

"Ben Junkyu ile ilgileneceğim ne yaparsanız yapın ama kavga etmeyin lütfen." Dedi ve Junkyu'yu peşinden çekti.

"Ama Hyung-"

"Junkyu ateşin var yine saçmalamaya başladın."

O, planını iyi hazırlamış. Keşke tek Junkyu'yu düşüneceğine Jaehyuk ve Jihoon'u da düşünseydi.

Jaehyuk hissetmiş gibi Jihoon'a baktı bir anda. Korkulu gözleri birleştiğinde ikisi de aynı şeyi duyduğunu, ve ekstra olarak bunu Junkyu'nun da duyduğunu anladılar.

"Beş dakika mola veriyoruz. Jaehyuk benimle balkona gel, kimse peşimizden balkona gelmesin. Özellikle Woo ve Haru ikilisi."

Sondaki sözüyle Jeongwoo ve Haruto oflayarak oturmaya devam ettiler. İyi ajanlık yaparlardı.

"Hyung duyduğumuz şeyler aynı değil mi?" Diye sordu Jaehyuk balkona girer girmez. Jihoon sıkıntılı bir nefes alıp verdi.

"Kahretsin ki bilmiyorum. Sadece Junkyu duysaydı hiçbir sorun yoktu. Sorun bizim de duymamız."

"Junkyu şizofren mi ki?" Diye sormasının üzerine Jihoon kaşlarını çattı. Ama bu olamazdı.

"Bir hastalığı var ve ateşi bunun yüzünden sürekli çıkıyor. Havale derecesine gelebiliyor. Bu yüzden sürekli halüsinasyon görüp duyuyor. Bunu normal karşılıyoruz artık ama bu biraz garip."

"Ya hep gerçek şeyleri duyuyorsa?"

Bu soru Jihoon'un tüylerini diken diken etti, hava bile buz kesti. Adım sesleri, derdi Junkyu bu hastalığın ilk zamanlarında. O kız evde dolaşıyor, diyordu ilk zamanlar.

Ormanın Ardındaki Siyah Ev SerisiTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon