vi. dorothea city cinema

Start from the beginning
                                    

"Bana serseri dediğini unutmam, haberin olsun." Alınganlık yaparak konuşmuştu.

"Hadi ya," dedim. "Bana sıkıcı dediğin anlara sayarsın artık. Hatta beni insanlara sıkıcı diye anlattığın anlara sayarsın."

Bununla alayla gülümsedi. "Hangisi?" Yüzümdeki gülüş yerini düz bir bakış aldı. O da bundan daha çok zevk aldı, anlayabiliyordum.

"Kaç kişiye böyle anlattın?"

"İnan, hiçbir fikrim yok." dedi ve sigarasından bir nefes daha alarak dumanını dışarı üfledi. "Kimle konuşsam senden bahsetmeden edemiyorum. Yan odamda bir çocuk var, görseniz... dünyanın en sıkıcı insanı." Son kelimeyi uzatarak söyledi ve ardından da bir süre durdu ve bir şeyi anlamış gibi başını salladı. "Bak, bunu söylerken bile sıkıldım."

Bu laflarına artık alıştığım için tepki vermiyordum. Ben de onunla dalga geçip duruyordum sadece.

"Sanırım artık benim de herkese dünyanın en serseri insanı diyerek seni anlatma zamanım gelmiş."

"Herkes beni tanıyor zaten, bir şey değişmez."

Başımı olumlu anlamda salladım. "Ben de öyle düşünmüştüm. Herkes tarafından tescilli bir serserisin."

Dümdüz bir şekilde baktı. "Yalnız, bu daha büyük bir itham-"

"Off," dedi, Blain. "Ne boş yaptınız ya. Hadi binin de gidelim şuradan, Paul hâlâ bizi dikizliyor. Birazdan çıkıp siktir olun gidin şuradan dese hakkıdır yani." Robin'in bakışları bununla Paul'un kulübesine doğru giderken başını sallaması Blain'in dediklerini doğrular nitelikteydi. Bununla ben de başka bir şey demeden arka kapıyı açtım ve bekletmeden de bindim. Yanımda oturan Jack bana kısaca selam verirken ona başımı sallayarak karşılık verdim ve kapıyı da yavaşça kapattım. Robin'de öne geçerken sigarasını yere atıp ezmeyi ihmal etmemişti.

"Nereye?" diye sordum. Daha öncesinde kütüphane çıkışımda beni almaya geldiklerini hiç görmemiştim çünkü. Bir kere Robin'le yurda kadar yürümüştük, o kadar. O zamanda da bana izlediği filmi baştan sona anlatmıştı ancak şu an hiçbir detayını anımsamıyordum. Ya da yok... Tek anımsadığım şey, sanıyorum, başroldeki kadının büyük göğüsleriydi. Bunu baya söylemişti çünkü. Her neyse.

Sorumun ardından Robin yanıtladı. "Vizyonda bir film var. Onu izleyeceğiz." Üzerini düzelttikten sonra da yeniden konuştu. "Sosyalleş, insan yüzü gör diye de senin için geldik buraya."

"İnsan yüzü görmek isteseydi seninkini görmek istemezdi diye düşünüyorum... Şakaydı." Jack'in sözleriyle seslice güldüm ancak Robin bugün bir güler yüzlü değildi, bu yüzden sadece siktir git dedi.

"Ben hâlâ The English Patient izleyelim diyorum," diye araya girdi, Blain.

"Hiç romantik drama izleyecek kafada değilim, bir daha söyleme şunu. Hem Juliette Binoche seksi değil, izleme keyfimi kaçırtıyor." dedi, Jack. Blain buna karşılık arkasını dönüp ters bir bakış attı. Sonra da yeniden önüne döndü.

"Ben de, Kate ile en arka sıralara geçip erotik film izlemenize katlanamıyorum artık Jack. Bari biz çıkalım diyoruz, yok, ona da hayırsın."

Jack, "Demişken... Kate yok bugün," dedi.

"Niye? Yine n'aptın?"

Kötüler Çağı Where stories live. Discover now