Deep Fear

614 36 171
                                    

arkadasşar bölüm kötü bildiğiniz o yüzden isterseniz okumayın

RPCİ ARKADAS ARIYOEUM BİDEEEE












Kravatını gevşettikten sonra elini çekti ve sonra onun boynuna dolan kumaşını da bıraktı. Çenesini tutup okşamaya başladı.

"Demek cevap vermeyeceksin..."

"Wriothesley... Ne yapmaya çal-"

"Shhh." Onun ağzını sağ işaret parmağıyla kapattı.

"Ya benim soruma cevap ver ya da hiç konuşma daha iyi. Zaten sınırları çoktan aştım. Bunun geri dönüşü varsa da ben henüz keşfetmeye hazır değilim."

Onun omuzlarından tutup ovuşturdu. Sonra ellerini aşağıya indirdi. Kasıklarına kadar hızlıca indi. Ondan sonra da okşamaya başlamıştı.

Neuvilette şaşırdı çünkü böyle bir şey yapacağını hiç aklına getirmemişti ki." Wriothesley... " Onun elini tuttu durması için ama Wriothesley hala onu okşamaya devam ediyordu. Ağzından hafif bir inleme çıktı. Onu daha sert ittirdi ama Wriothesley onu sıkıca tutuyordu.

"Beni ittirme. Ayağa kalkamayacağın kadar sikeceğim seni. Kim bilir... Belki o Aether daha iyisini yapar."

Ona büyük gözlerle baktı. Ne demeye çalışıyordu.

"Sen ne demek istiyorsun Wriothesley...?"

"Odana gelmedi mi senin, ha? Birkaç günde nasıl hemen sıkı fıkı oldunuz öyle."

"Ya-" Onun kasıklarını sıkmasıyla inledi ve bacaklarını kıstı refleksle.

Wriothesley de sertleşmişti. Direkt pantolonunun fermuarını indirip penisini çıkardı. Bu, Neuvilette'nin gördüğü en büyük insan penisi olabilirdi.

Neuvilette hayatında ilk defa görmüş gibi bakıyordu ama iyi anlamda değildi. Korkmuştu, tuhaf hissediyordu ve köşeye sıkıştırılmış gibiydi.

Neuvilette ona böyle bakarken Wriothesley daha da sertleşti ve seğirmeye başladı. Onun başını tutup penisine yaklaştırdı. Burun hizasındaydı artık. Ağzını açtırdı ve penisinin başını ağzına koydu.

"İyice ıslat. Sonra pişman olabilirsin." Kendisini yavaşça ağzının içine doğru ittirdi.

Neuvilette onun bacaklarını tutmuştu düşmemek için. Onun ağzındaki eti çok tuhaf hissettiriyordu. Parlak gümüş gözleri oldukça kısılmıştı ve onu izliyordu, korku ve tereddütle karışık bakışlardı.

Wriothesley onun saçlarını tuttu, sıkıyordu. Bir anda bütün saçını kavrayıp kendini ağzının sonuna kadar ittirdi. Neuvilette öksürmüştü ama onun ittirişinden dolayı ağzından çıkaramadı. Bakımlı, güzel tırnaklarını bacağına geçirmişti.

"Nasıl, iyi mi tadı? Sen bunu çok seversin tabi, ha? Cevap verme, orospu seni."

Wriothesley onun ağzını sertçe becermeye devam ederken Neuvilette onun bacağını tutuyordu. O öyle biri değildi, haksızlık ediyordu. Gözleri dolmuştu.

Wriothesley bir süre bunu yaptıktan sonra inleyerek penisini ağzından çıkardı. Bütün etrafı salya olmuştu. Yere de damlıyordu. Göz ucuyla Neuvilette'nin bacak arasına bakmıştı. O da sertti ve bacaklarını olduğunca kısmıştı.

"Ne bu? Beni yalarken istiyor musun? Kaç defa siktiler seni söyle." Penisini tutup onun yanağına koymuştu.

"Ben..." Tekrar ağzına soktu.

"Konuşmana gerek yok, her şeyi bana anlatacak olan yere daha gelmedim."

Sonra birden onu kendinden uzaklaşırıp ayağa kalktı. Neuvilette'nin üzerindeki kıyafetleri yırtarcasına çıkarıyordu.

"Bunları Fontaine'deki orospular da giyiyor, senden özeniyorlardı o halde."

"Wriothesley..."

Onu çırılçıplak soymuştu. Önünde bembeyaz bir vücut, güzel bir yüz ve beyaz, narin, uzun saçlı biri. vardı. Neuvilette'nin saçlarını sertçe kavrayıp onu masaya yapıştırdı. Göğsü acımıştı Neuvilette'in.

Diğer eliyle onun kalçasını okşadı. Oldukça pürüzsüzdü. "Sen doğuştan mı böylesin yoksa bilerek mi kıllarını alıyorsun? Eğer bilerekse... Gerçekten havalı bir orospusun."

Ona laf söyleme zamanı bırakmadan ellerini de arkasında bağladı. Az önce boynundaki kravatını eline bağladı sıkıca. Kravatın ucu da elindeydi. Onun üzerine eğildi ve içine girdi hızlıca.

"Ah... Çok genişsin. Nefret ediyorum senden." Sesi hırçındı.

Kafasını sertçe masaya bastırırken onun içine girip çıkıyordu. Neuvilette'ten gık çıkmıyordu ama onun içine girip çıktığı sesler odada yankılanıyordu.

Wriothesley Neuvilette'nin bacağını kaldırdı daha iyi girebilmek için. Neuvilette zaten ona sırtını dönmüştü, kolları da arkada bağlıydı.

"Sanırım hissetmiyorsun bile. Öyle mi orospu? İğrenç ejder... Umarım senden hastalık falan kapmam."

Neuvilette sessizdi ve ne yapmak istiyorsa izin veriyordu. Sadece birkaç kez inlemişti, hassas noktasına aşırı sert bir şekilde vuruyordu. Bu yüzden de iki kere sızdırmıştı istemese de. Masa ve yerler meniyle doluydu.

Wriothesley sonunda yavaş hareketle onun içine girmeyi sonlandırdı. İçine boşalmıştı. Kalçasına birkaç tokat atıp içinden çıktı. Menisi deliğinden akarken Neuvilette'nin bacakları titriyordu.

"Çok iyiydi, para da vereyim mi? Gerçi bu kadar genişi için hak etmiyor."

Wriothesley bağladığı kravatından çekip Neuvilette'in dik durmasını sağladı. Yüzü ve göğsü kağıtlara bastırılmaktan kızarmıştı. Neuvilette de ağlıyordu. Ona üzgün gözlerle baktı, saçları dağılmıştı.

"Neden...Yaptın bunu?"

"Sen bunu hak ediyorsun."

"Hayır..."

Wriothesley onu çekip tekrar masaya oturttu. Çırılçıplak bir şekilde duruyordu. Bacaklarını kapamıştı ama fazla uzun olmayan penisi belli oluyordu hala.

Wriothesley eğilip onun içine bir tıkaç soktu.

"Diğer müşterilerin için yer ayırttım."

Neuvilette neden bu kadar aşağılandığını anlamadı. Yine de ona kaba davranmak istemedi, sonuçta o da halkından biriydi. Kimseye zarar veremezdi. Böyle bir şeyi mahkemeye de taşıyamazdı, o ünvanı ona kendi vermişti ve böyle bir skandalın öğrenilmesi ona sadece utanç getirirdi.

"Sadece.. Git. Lütfen."

Wriothesley onun kollarını serbest bıraktıktan sonra Neuvilette onları kendine sardı.

"Zaten gideceğim, akşama kadar burada mı kalacağım sandın?"

Wriothesley penisini onun kıyafetlerine silip pantolonunu düzeltti. Sonra da iç geçirdi. Onun saçlarını okşadı. "O çocuğu indirmeseydin hiçbiri olmazdı."

Neuvilette göz temasından kaçındı. "Özür dilerim."

Bunu deyişinden sonra Wriothesley eğildi ve onun bacaklarını okşadı. Dayanamayıp memelerini de öyle yaptı. Bunu yaparken Neuvilette kollarını yavaşça birbirinden ayırmıştı.

"Her parçan bir hazine Neuvilette. Hep bunu söylemek istemiştim."

Ellerini çekti. Diyecek başka bir şey yoktu. Kravatını yerden alıp kapının kilidini açtı. Kapıda iki tane küçük Melusine bekliyordu, bir tuhaflık olduğunu anlamışlardı.

Bir şey demeden onlara baktı ve geçmelerine izin verdi. Arkasına bakmadan ilerledi.

Neuvilette yüzünü buruşturdu. Elleriyle yüzünü kapadı. Melusineler ona endişeli bir şekilde koşarken o ağlamaya başlamıştı.

Melusineler yanına gelip yerlerdeki kıyafetleri aldılar ve ona endişeli bir şekilde baktılar.

Neuvilette hüngür hüngür ağlıyordu bu yüzden konuşmak istemedi. O sadece acısını dindirmek istemişti.

Wriothesley asansöre binmeden önce yağmur başladı.



Gözlerini benden ayırma. | Neuvilette x Wriothesley |Kde žijí příběhy. Začni objevovat