Hasretinden Prangalar Eskittim

Bắt đầu từ đầu
                                    

"Sen geçiştir bakalım. Elbet öğreneceğim" deyip beni kendine çekip sarıldı. Nasıl böyle hemen kabul ediverdi. Hala şaşkındım. Ama daha fazla konuşmak istemiyordum. Herkes kendi seçimlerini yaşardı. Birde doğru zamanımı kimsenin doğrularına göre yaşayıp hayatımı mahvetmelerine müsade etmeyecektim. Bu her kim olursa olsun. Ben buydum. Kabul eden bu şekil kabul edecekti artık beni...

"Haydi Memo gidelim. Yarın erken kalkacağız zaten" dedim ve evlerimize dağıldık. Eve gittiğimde Gülsüm bavulunu hazırlamış benim elbiseleri de bavula koymuş fermuarı çekiyordu. Yanına gittim. Başına öpücük kondurup teşekkür ettim.

"Babaannem nerede, o gelmeyecek mi" diye sorduğumda dudak bükerek "Odasında! Gelmeyeceğim diyor"

"Sebep, tek başına ne yapacak burada?" Dudak büküp omuz kaldırdı.

"Esma Sultan nerede? Ortalıkta görünmüyor!"

"Herşeyini hazırladıktan sonra erkenden uyudu abi"

"Tamam güzelim ben bir nineme bakayım" dedim ve ninemin odasına gittim. Yatakta oturmuş, tesbih çekiyordu. Bir yandan da gözleri yaşlarla dolmuştu. Ona baktığımda benim de gözlerim doldu. Yanına gittim. Çöktüm ve başımı bacağına yasladım. Tesbih çekmeyi bitirdikten sonra dua edip tesbihi kenara koydu. Sonra da başını eğerek alnıma uzun ve kokulu bir öpücük kondurdu.

Elini dudaklarıma getirip öptüm. "Pamuğum, neden hazır değilsin hâlâ?"

Kırışmış çizgilerle "Siz gidin yavrum. Ben burada kalacağım" dedi.

"Sen burada nasıl tek kalacaksın ninem. Eniştem dışında kimse kalmayacak. Oda sabah işe gidecek. Akşam da geç geliyor"

Ninem gözleri dolu bir şekilde sessizce bekledi. Neden gelmek istemediğini çok iyi biliyordum. Ben gidersem ya Mustafa'm gelirde bizi göremese, diye düşünüyordu. Babamın yokluğu onu çok yıkmıştı. En çok da babamın bir mezarının olmaması daha çok yıpratmıştı...

Ama ninemi burada yalnız bırakmazdım. "Pamuğum lütfen! Bak yıllardır kendini yıprattın. Yetmedi mi? Babam şehit oldu. O Allah katında bizi izliyordur. Sen böyle kendini yıprattıkça o ne kadar üzülüyordur şimdi" dediğim an ağlamaları daha da şiddetlendi. Başımı bacağından kaldırdım ve kendime çekerek sıkıca sarıldım.

Başından öpüp"Pamuğum. Beni kırma. Yarın bizimle gel olur mu? Zaten sizleri orada çok özlüyorum. Beni daha fazla üzme"

Başını belli belirsiz salladı. "Tamam yavrum, gelirim" dedi sessiz bir tonda. Titreyen dudaklarımı bir kenara bırakıp gülümsedim. "Hadi erkenden uyu. Yol uzundur" beni onayladığında yanağına öpücük kondurup odama çekildim.

Günlerdir Zafer'in kokusuna, sesine, varlığına hasret kalmıştım. Derince oflayarak kalın battaniyemi üstüme çektim. Zafer ile ilişkimiz nasıl olacaktı, inanın hiçbir fikrim yoktu. Ne benim ailem onu kabul ederdi. nede onun ailesi...İstemeyi geç bu ilişkiyi kabul eden bir tane Allah'ın kulu kabul edip saygı duymayacaktı. Bugün kokulu öpücük konduranlar yarın yüzüme tükürmeyecekleri ne malumdu!

****

Amcam, bizim için ön taraftaki koltukları tutmuştu. Bende ninem ile yolculuk yapmak istedim. Zaten zar zor getirmiştim. Birde genelde en çok benimle sohbet ediyordu. Babama benzerliğimden dolayı küçüklükten beri bana hep anılarını anlatırdı. Beni hep ayrı tutardı.

Yaklaşık on dört saatin ardından arabadan indik. Mesut'ta tam bir saattir bizi bekliyormuş. Devrim başkan da gelmişti. Amcam, halam, Memo ve kardeşleri Devrim başkan ile eve giderken, annem kardeşim, Cemal'in annesi ve ninem Mesut ile eve yol aldılar. Bende Cemal ile yürüyerek eve doğru gittim. Zaten çok uzak değildi. On beş dakikalık yoldu. Eve yetiştiğimizde herkes eşyalarını bir kenara koymuştu. Memo'da sobayı yakıp, güğümüde sobanın üzerine yerleştirmişti

PARÇALI HAYATLAR     SAĞ-SOL.  Nơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ