Cemal ise "Tamam abi, merak etme sen" diye karşılık verdi.

Amcam kolunu masaya yaslatarak bana döndü. Göz kırpıp "Ee İstanbul'daki dernekte durumlar nasıl?" diye sordu.

Yerimde huzursuzca kıvranarak yutkundum. Memo yüzüme baktığında amcam bunu fark etti. Elini omzuma getirdi. "Devrim ile aranız nasıl? Bir yaramazlık yapmıyorsunuz değil mi?" sorduğu soruların cevabını elbette çok iyi biliyordu. "Eylemde bir sürü arkadaşımız cezaevine girdi dayı. O olay dernekte moralleri bozdu biraz" diye yanıt aldı.

"Duydum. Devrim başkan herşeyi anlattı bana" dedi ve sesine ayrı bir ton ekleterek gözlerime baktı "Peki sen niye derneğe gitmiyorsun Bışar efendi?"

Cevap vermeden önce gözlerimizi ayırdım. "Artık, benim için dernek mernek davası bitti. Gencecik bir çocuğun ölümüne neden olanlarla aynı safta mücadele etmem artık. Ben davamı kalemimle savunacağım bundan sonra"

Omzuma bir el yaşlanınca elin sahibine baktım. Cemal'di. Yüzüne baktığımda canını sıkma der gibi dudaklarını birbirine bastırdı. Kendimi zorlayarak tebessüm ettim ama olmadı.

Amcam tekrar araya girdi. "Baran ihanet etti ama. Bu ihaneti kim olsa affetmezdi. Hele o ülkücüler, daha beterini yapard.."

Amcamın sözünü bıçak gibi kesen bakışlarımla dudaklarımı araladım. Kelimelerin üzerine basa basa "Amca, Baran ihanete zorlandı. Durduk yere yapmadı. Ayrıca babası hastaydı. Birde o, Cihan denen oruspu çocuğu Baran'ı, babası üzerinden tehdit etmiş" dedim

Anında karşılık geldi. "Bu birşeyi değiştirmez aslanım. Bugün ihanet eden hep eder. Alışkanlık haline getirir!!"

Yumruk haline getirdiğim parmak buğumlarım bembeyaz olmuştu. Ulan niye bir Allah'ın kulu da olaya başka yönden bakmıyordu. Tutturmuslar ihanette İhanet. Sanırım Baran haklıydı. Boşuna mektupta 'Ben yaşadığım sürece hep ihanetle suçlanacağım' diye yazmamıştı.

Bir müddet sustuğumuzda Memo bu suskunluğu kırdı. "Dayı konuyu kapatsak mı. Ülkücüler çocuğu tehdit etmiş zaten. Cihan, Turan, Zaf.."

Memo'nun söyleyeceklerini ağzında tıkayarak "Zafer olayın içinde yokmuş. O da son gün öğrenmiş" dedim.

Amcam gözlerini kısıp şüpheyle yüzüme baktı ve gözünü kırparak "Hayırdır sen nereden biliyorsun? Nasıl bu kadar emin konuşabiliyorsun?" Ee, ne diyecektim ben şimdi. Niye pat diye olaya dahil oldum ki şimdi. Hay sikeyim. Boşuna dememişler keskin sirke küpüne zarar verir diye...

"Iı şey, Baran mektupta yazmıştı!!" diye uydurdum.

"Yooo, ben öyle birşey okumadım mektupta"

Yüzümü ağır ağır Memo'ya çevirdim. Bu piç benim özel eşyalarımı mı karıştırıyordu. Memo'ya ters bir bakış atarak "Başka bir kağıtta yazılıyordu. Okuduktan Sonra çöpe attım. Birde Baran ölmeden önce bizzat söylemişti bana" uydurabildiğim kadar mantıklı salladım.

Bu piç Memo yüzünden yalan söylemek zorunda kaldım. Hele bir İstanbul'a gidelim. Memo'ya ne yapacağımı bilirdim. O zaman eşşek sudan gelinceye kadar dışarıda, soğukta bekletecektim.

Amcam başını salladı. "Zafer'i her ne kadar sevmesem de, o öyle şeylerle uğraşmaz. Günahını da almak istemem" dedi. Amcamın da, Zafer'in de ortak noktası buydu. Asla hak yemezlerdi. "Ama siz yinede onlardan uzak durun! Yanınıza yüz metre dahi yaklaşmasınlar" diye devam etti.

Yeşillerimi yerdeki kirli bir lekeye diktim. Sinirli çıkan ses tonumla "Amca" diyerek tekrar amcama kaldırdım gözlerimi "Zafer ile aranda tam olarak ne olmuştu. Niye bu kadar öfkelisin ona karşı"

Sanırım hesap sorar gibi sormuştum. Amcam da kaşlarını kaldırarak yüzüme baktı. Benden bu tepkiyi beklemiyordu. Sebebi bundan aylar önce üniversite kaydımı yaparken bizzat amcamın gözü önünde Zafer'e yumruk atmıştım. Şimdi Zafer'i savunmam garibine gitmişti.

Gözlerini benden ayırmadan elini montonun iç cebine attı. Sigara paketini çıkarıp bir dal ağzına tıkıştırdı. Yakmadan önce "Sağ sol mevzusu! Başka ne olabilir ki yeğenim" dedim her konuştuğunda ise sigarası ağzından sallanıyordu.

Yeğenim derken o kadar hayal kırıklığı ile söylemişti ki bir an dumura uğradım. Sandalyeden kalkıp direkt amcama sarıldım. Bir yandan amcam diğer yandan canımı verecek kadar sevdiğim adam. Of ne yapacağımı bilemiyordum.

Amcam yüzüme bakmadan "Cemal, kahvehaneyi erken kapatırsınız. Sonra  keyfinize bakın bu gece. Ben derneğe gidiyordum. Sana emanet buralar" kahvehanenin içine düşen sessizlik bombasının içinde Cemal başını sallamakla yetindi.

Amcam arkasını dönüp kahvehaneden çıkınca arkasında bıraktığı boşluğa dolu gözlerimle bakmaya başladım. Memo sandalyeden kalktı. Yanıma gelip elini omzuma yasladığında sinirle bileğinden tutup ona döndüm ve öfkeyle konuştum.

"Bir daha! Her lafa sik gibi atlama amına koyayım"

Memo'da şoka uğramıs gibi elini omzumdan çekti. Sonrada çay ocağına giderek çayları hazırladı. Birazdan yavaş yavaş millet gelirdi. Özellikle işe gidenler buraya uğruyor çay çorba içip öyle ise gidiyordu. Amcam çorba da yapıyordu sabahları.

Kendime olan sinirimle çay ocağına üzgünce bakmaya başladım. Niye herkesi kırıyordum ki. Özellikle Zafer ile ilişkiye başladığımdan beri herkesten şüphe eder olmuştum. Biri öğrenecek, görecek diye sürekli diken üstündeydim.

Cemal dolaptan getirdiği tütün torbasını masaya getirdi. Eliyle koluma dokunarak "Gel otur kardeşim" dedi ve masaya geçerek  sigara sarmaya başladı.

Kafamı sallayıp önce çay ocağına gittim.
Memo benim en yakın dostum, kuzenim, kardeşimdi. Onu kırmak en son istediğim şeydi Elimi ozuna attığım gibi kendime çekip, sarıldım. Cemal'de hem bize bakarak gülümsüyor, hemde sigara sarmaya devam ediyordu.

****

Cemal'in evine gelmiştik. Annesi bu gece bizim evde kalacaktı. Bizde bu gece burada yatacaktık...

Memo bilmem kaçıncı rakısını içiyordu. Artık yavaştan sızmaya başlamıştı. O da final sınavından sonra sevgilisi Eda'dan ayrılmıştı.

"Belli ki bir derdin var, anlatırsan yargılamadan dinlerim"

Cemal konuşunca minnetle tebessüm ettim. Sonra da Sigara paketimi parmaklarım arasına aldığım gibi bahçeye çıktık

***

PARÇALI HAYATLAR     SAĞ-SOL.  Where stories live. Discover now