1.5

534 49 495
                                    

Savsak adımlarıyla araçla geldiği sokakları bu sefer yürüyerek üzerin den geçiyordu. Öğrendikleri ona fazlasıyla ağır gelmiş, bir de bu yetmez gibi hyunglarını endişe içinde bıraktı diye kendine kızıyordu. Saat akşam altı'ya gelirken o yeni varmıştı evinin önüne. Derin nefes alıp, elini ıslak göz altlarını silmek için yüzüne yaklaştıracağı vakit ondan önce davranan iki el olmuştu.

Eğik duran başını kaldırıp önün de saf endişe ile bakan hyunglarına bakınca gözleri tekrar dolmuştu. "Ağlama miniğim." diye ilk sarılan Minho olmuş, küçüğü kolları arasına almıştı. Hyunjin de küçüğün saçlarını okşuyordu. Ne olduğunu bilmemek ikisini kötü hissettirse de ilk küçüklerin'in iyi olması gerekiyordu.

Seungmin sarıldığı bedene başını saklar gibi sıkıca sarılıp ağlamasını gizlemek istiyordu. Onlar kapının önünde birbirlerinin kırık parçalarını birleştirmekle ilgilenirken genç adam, Seungmin'in evine sağ salim varmasının rahatlığı ile geldiği yolu geri dönmek üzere ellerini ceketinin cebine atıp arkasını döndü.

Ne de olsa küçüğü evine ulaşmıştı.

Birgün o evin bir parçası olmak dileğiyle ayrıldı o sokaktan.

Hyunjin, Minho dan ayrılan küçüğü kucağına alıp evlerinin bahçesine girdi. Seungmin ise onun boynuna sıkıca sarılır durumdaydı. Minho ikilinin arkasın dan bakarken küçüğünü bu duruma getiren her neyse onu kendi elleri ile cezalandırmaya yemin etmişti.

Eve girip kucağın da ki bedenle koltuğa oturan Hyunjin'in hemen önünü de Minho eğilmiş elleri de küçüğün saçların da yerini almıştı. "Prensesim neden ağladığını söylemek ister misin?" diye sesini sakin tutan Hyunjin, Seungmin den bir cevap bekliyordu. "Uyumak istiyorum hyung. Sabah anlatsam olur mu?" sesi o kadar masum o kadar naif çıkmıştı ki iki genç de buna hayır diyemezdi. Hyunjin ilk yere dizlerini kırarak oturan Minho'ya bakıp başını sallamıştı. Minho da hem Hyunjin'in dolu gözlerine hem de Seungmin'in masum sesine karşı gelemezdi.

Sakince ayağa kalkıp ya da sakin olmaya çalışıp Hyunjin'in kucağın da ki bedenin dizlerinin ve sırtının altından kollarını geçirip kucağına aldı. Hyunjin'in odaya götürmeyeceğini biliyordu. Eğer Hyunjin götürseydi küçüğü odadan çıkmadan ağlamaya başlardı.

Minho da bu durumda ağlardı ama kucağın da küçücük kalan beden için kendini tutabilirdi. İlk önceliği aşağı da ağlayan genç ve kucağında ki beden olan birinin onların başına bir şey gelmesinde hep kendini suçlaması pekte alışıldıkdı. Ama şimdi ne kendini suçlayacak bir şey vardı ne de ağlamasını durduracak.

Küçülen bedeni yatağına yatırıp üzerini değiştirmek için dolabının önüne geçti. Seungmin'in pijamalarını eline alıp yatakta yatan bebedinin yanına giderek üstünü değiştirdi. Elindeki kıyafetlerle odadan çıkma dan önce küçüğün anlına yumuşak bir öpücük koyup ayrıldı odadan.

İlk olarak banyoya geçip elindeki Seungmin'in kıyafetlerini kirli sepetine attı. Banyo dan çıkmadan önce de göz yaşlarını silip aşağı kata inmişti.

Koltukta geri yaslanmış bir kolunu da gözlerinin üstüne koyarak ağlayan Hyunjin'i görmesiyle kalbine ikinci bir bıçak saplanmış gibi hissetti. Titrek adımlar ile koltukta oturan bedenin yanına gidip kollarını sıkıca sardı. "Prensesim niye bu kadar çok ağlıyor Minho? Niye onun ağlamasını engelleyemedik? Hani hep küçüğümüzün yanın da olacaktık." cümlelerini o kadar kısık ses ile dile getirmişti ki Minho'nun yeni duran göz yaşları eski yerini almıştı.

Hyunjin'in yumuşak saçlarını okşarken "Onu ve seni  ağlatanlara hesabını soracağım tamam mı bebeğim? Hadi artık ağlama yoksa Seungmin daha çok üzülür. Kendini suçlar." demişti saçlarına küçük küçük öpücükler koyarken.

Hyunjin ise sadece başını sallayıp kendisine sarılan kolların arasına daha çok gömüldü. Minho, onun bu hareketine küçük bir gülümseme sunup Hyunjin'i kucağına çekerek koltuktan kalktı. Hyunjin'in kolları onun boynun da yerini alırken o, ikinci sefer sakince çıktı merdivenleri. Kendi odasına girip ilk olarak Hyunjin'i yatağa yatırıp kendi de yatağa uzanarak tekrar kolları arasına aldı Hyunjin'i.

Hyunjin, güvenli hissettiği kolların arasına girmesiyle gözlerini kapatıp sıkıca sarıldı onu sarmalayan bedene. Minho, o uyuyana kadar saçlarını okşayıp, öpüp durmuştu yumuşak saçları. Aklı ise hemen yan odada uyuyan küçükteydi.

İkisinin de mutlu olması için elinden gelenin fazlasını yapıyordu ki her zaman da yapacaktı. Bunun için de sabah ilk olarak küçüğü ile konuşup neden bu kadar yıkıldığını soracaktı.

🤎🖤🤍

Nasıl olduğu hakkında hiçbir fikrim yok ama umarım güzel olmuştur 🤕

Birbirlerine ne kadar düşkün olduklarını bu duygusal? Olan bölümle anlatmaya çalıştım yani aralarında hiç bir ayrımcılık yokk

Kendinize çoook iyi bakın 🧡🧚🏻

Umarım gününüz çok tatlı geçer 💚☘️🧚🏻‍♂️

Öpüldünüz 😽😽😽😽

çocukluk aşkı☆hyunseunghoWhere stories live. Discover now