Siyah günlük bir elbise giydim. Altına ise siyah babet ayakkabı giydim. Saçlarımı tepeden bağlayıp odamdan çıktım. Bence normal gözüküyordum.

Koridor boyunca kimse yoktu. Saray bugün sessizdi. Normalde her yerden mutlaka hizmetçi çıkardı. Ama bugün ne hizmetçi vardı ne başka biri.

Aşağı kata indiğimde ise yukarı taraftan eser yoktu. Aşağısı çok kalabalıktı. Her yerden hizmetçi çıkıyordu. Ortada duran adam ise herkese bağırarak emirler veriyordu. Arada bir elindeki not defterine notlar alan adam yanından geçen kıza bağırdı.

"Hey sen! Senin görevin tahtı hazırlamak! Mutfağa gidemezsin. " diye bağırdı. Kız başını eğip özür diledi ve yemek salonunun yolunu tuttu.

Omzuma biri çarpınca arkama döndüm. "Afedersiniz." diyerek elindeki süpürge ile yanımdan uzaklaştı hizmetçi kız.

"Veronica?" diyerek omzumdan tutan Justin ile ürktüm. Sesini duyunca bile ürküyordum.

"Ah korkuttum mu? Özür dilerim." dedi gülümseyerek. Ha? Justin kafayı bir yere çarptı sanırım.

Başımı iki yana sallayıp cevap verdim. "Hayır. Sorun değil." Kaşlarını kaldırdı ve uzun süre yüzümü inceledi.

"Sen iyisin değil mi? Solgun gözüküyorsun." Olamaz dünyanın sonu geldi! Justin'e birşeyler olmuş. "İyiyim. Birşeyim yok." Gülümsemesi daha da genişledi. "Bahçeye çıkalım mı?"

"Olur." Onun sevgisini kullanırken hiç acımıyordum. O bana acımış mıydı? Kesinlikle hayır. Peki ben ona acıyacak mıydım? Hayır. Ülkede o kadar güzel kız varken neden beni bulmuştu bu it herif?

Dış kapıya gelince muhafızlar Justin'in önünde eğildiler. Anlaşılan buradaki bütün herkes Krala ve Prenslere karşı sadıklardı. Bu zamana kadar ne bir hizmetçi nede bir asker hiç bir şekilde saygısızlık yapmamıştı. Yapamazlardı da zaten. Justin hepsinin kafalarını uçururdu herhalde.

Bahçeye çıktığımızda aynı koşuşturma burada da vardı.

"Neden sarayda koşuşturma var? " Justin etrafa bakıp konuştu. "Bugün Cadılar gelecek. Onları üç gün boyunca sarayımızda ağırlayacağız. " Kaşlarımı kaldırdım. Cadılar mı? Neden buraya geliyorlardı ki! Küçüklüğümden beri onlardan korkuyordum.

"Neden gelecekler?"

"Seni ilgilendiren bir konu değil. Ayrıca korkunu anlıyorum ve ben burada olduğum sürece sana hiç kimse zarar veremez." dedi gülümseyerek. Yüzümü küçük ve sahte bir gülümseme aldı. Kendi dışında bu sarayda kimse bana zarar vermiyordu da neyse. Gülümsediğimi görünce daha çok gülümsedi. Gerçekten bir sürü kız varken beni niye buldu? Sarayda benden kat kat daha güzel kızlar varken niye ben?

"Gülümsemene sevindim. Hep seni böyle görmek isterim. " Size yemin ederim dünyanın sonu geldi. Bende seni hep böyle kibar gormek isterim prens bozuntusu.

"Daha önce cadılar yine geldi mi? " Başını aşağı yukarı salladı. "Tabiki. Vampirler hariç çoğu krallık bizi ziyaret etti. Bizde onları ziyaret ettik." Yüzünü buruşturdu. "Vampirleri asla ziyaret etmedik. O aşağılık yaratıklar katiyen bu ülke sınırlarına giremez. Bizde asla onların ülkelerine gitmeyiz." Elfler vampirlerden ciddi anlamda nefret ediyorlardı. Haklılardı da. Zamanında benim gibi birçok altın elfi katletmişlerdi. Onlardan nefret ettiğim kadar korkuyordum da. Beş vampirle yüz yüze gelmiş biri olarak oldukça korkunçlardı.

Ormandaki Avcı 1: Vampir'in Aşkı (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now