Bölüm Yirmi Bir | Alevlerin Yakamadığı Kadınlar

En başından başla
                                    

''Hayat ne ile başlar, bunu biliyor musun?''

Kafa karışıklığı ile alnımı kırıştırdım. ''Bilmiyorum.''

Bana doğru eğildi. ''Su ile.''

Neredeyse gülümseyecektim. Buraya adım attığım ilk andan itibaren duymayı beklediğim tüm sözler yerine duyduklarıma inanamıyordum.

''Peki, hayat ne olmazsa son bulur? Bunu biliyor musun?''

Bu sefer çok daha net ve kendimden emin bir sesle cevapladım. ''Su olmazsa.''

Kafasını salladı. Beni yerimden irkilmeme neden olacak bir hızla kaldırdı ellerini ve şimdiye kadarki en yüksek sesini kullanarak konuştu.

''Cadılığımıza, soyumuza, onurumuza karıştırılan Kara Büyülerin sonunu getirdiği Su Cadıları geri döndü! Herkese söyleyin ki bu gece itibariyle yeni ve temiz bir sayfa açacağız!''

#

''Ahsen! İnanamıyorum!''

Belkıs'ın odasını geride bırakıp saygıyla ayrılışımızın beşinci saniyesinde, henüz koridorun ortasına gelememişken annemin beni kollarımdan tutmasıyla sarsıldım.

''Ay nasıl rahatladım bilemezsin! Ayrıca şok içindeyim tabii o ayrı. Bu nasıl olabilir? Kuşaklardır görülmeyen tür sende yeniden ortaya çıktı! Bunu herkes öğrenecek, herkes! Belkıs birazdan açıklama için-''

Elimi kaldırdım ve onu susturdum. ''Bir dakika dur.''

Durdu ve gözlerime bakmaya devam ederken, ''Söyle canım.'' dedi.

Ona hayretler içerisinde bakarken kafamı iki yana salladım. ''Ben de inanamıyorum.''

''Değil mi ama? Doğruyu söyle sen de bir an-''

''Ona değil.'' dedim sert bir sesle. ''Sana inanamıyorum.''

Gözlerini kırpıştırdı ve neyden bahsettiğimi anlamaya çalıştı. Kollarımı ondan çekip kurtardım.

''Anne.'' dedim hayretler içerisinde. ''Nasıl bana hiçbir şey olmamış gibi davranmaya devam edebilirsin?''

''Ne oldu ki?''

''Ne mi oldu? Gerçekten mi? Anne! Bütün çocukluğumu, bütün ergenliğimi bana yetersiz, değersiz, beceriksiz hissettirmekle geçirdin! Hiçbir şey yapamayacağıma inandın! Kanada'ya gönderirken bile arkamdan umarım orada tek başına yaşamayı becerir dedin. En ufak yanlışımda salak oldum, tek hatamda aptal oldum. Dış görünüşümden, nasıl hissettiğime kadar yargıladın. Senin yüzünden nefes alamıyor gibiyim! Anladın mı beni?''

Göz yaşlarım bir bir yanağıma süzülürken öfkeyle sıktım yumruklarımı. ''O kadar sinirliyim ki sana! Ben senden beni şımartmanı beklemedim ki. Ben senden sadece bir kere olsun gerçekten ama gerçekten şefkatle saçımı okşamanı bekledim.''

Duraksadı.

Bir adım geri giderken kaşlarını çatmıştı, yüzünden kabul edilemez bir ifadeyle gözlerini gözlerimden ayırmıyordu.

''Bir kere olsun, şefkatle elimi tutup bir yerlere götürmeni, göz göze geldiğimiz herhangi bir anda bana gülümsemeni, güzel bakmanı istedim. Neden en ufak şeyde gözyaşlarına sığındığımı hiç düşündün mü?''

Bekledim ve bir cevap vermeyeceğini bilerek birkaç saniye sonra devam ettim. ''Çünkü beni sadece ağladığımda kucağına alırdın.''

Gözlerinin hafif irileştiğini ve yutkunduğunu gördüm. Her türlü duygusunu bana göstermekten utanç duyarak sıkıntıyla nefes alıp verdi. ''Bu yüzden yirmi üç yaşına geldiğimde beni ağlak olmakla suçlamaya hiç hakkın yok.''

Fırtınalı Gecede (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin