8. Bölüm

1.5K 145 7
                                    

Sabah kalktığım zaman içimde tarifsiz bir heyecan vardı.

Hazırlanıp kapıyı açtım ve karşımda 3 silahşörleri gördüm.

Soru sorar şekilde baktığımda ise bir şeyler mırıldandılar.

"Neyse hadi gidelim. Ailemi çok özledim (!)" Dedim. Alaya vuruyordum çünkü vurmazsam hüngür hüngür ağlardım.

Beni onayladılar ve evden çıktık. Rana bizi hastanede bekliyordu.

Arabaya bindik ama herkes çok sessizdi. Enerjik sesim ile konuştum.

"Müzik açın da dinleyelim ya!" Normalde bu yaptığımı her zaman Melih yapardı. Ama o yaptığında gülerlerdi. Benimkinde neden gülmemişlerdi ki?

"Peki." Dedi kısık bir ses ile Mete ve şarkı açtı.

Şansımıza Halodayı/Özür gelmişti. Çok sevdiğim bir şarkıydı. (Medya)

Sakın dileme özür

Ömrümden gitti ömür

Bence sensin ağzıma yakışan en güzel küfür

Sövdüm duy iki gözüm

Ben dileyemem özür

Affetmek büyüklükse küçüldük iki gözüm

Ömrümden gitti ömür. Ne kadar da doğruydu. Ömrümden ömrümü almışlardı.

Boşverdim ve şarkı dinleyerek hastaneye ulaştık.

Arabadan indiğimizde bizi Rana karşıladı.

"Bak Hazal, çok sakin ve soğukkanlı ol. Tamam mı? Biz yanındayız. Ailen geldi -" derken lafını kestim.

"Ailem yok benim. Onlar benim ailem değil." Dedim. Derin bir nefes aldı ve kafasını salladı.

"Tamam, onlar senin ailen değiller ama geldiler. Biz yanındayız. O odaya birlikte girip birlikte çıkacağız, tamam mı?" Dedi. Rana... seviyordum bu kızı.

"Tamam." Dedim bıkkın bir ses ile. Rana odanın yerini çoktan öğrenmişti.

Bu kızın pratikliğini de çok seviyordum.

Asansöre bindik ve Rana 2. Kata bastı.

Asansör çok mu yavaş çıkıyordu yoksa ben salağa mı bağladım.

Yavaş yavaş çıktı asansör. Çok yavaş.

İndik asamsörden ve bir odanın kapısında durduk.

Merih tam kapıyı çalacakken onu durdurdum.

"Ben çalayım mı?" Dedim. O da kafasıyla beni onayladı.

Kapıya yaklaştım ve derin bir nefes aldım. Sonrasında ise yavaşça kapıyı tıklattım. İçeriden komut gelince de tekrar bir derin nefes aldım ve elimi kapının kulpuna koydum.

Sende nefes yetmezliği başladı da haberimiz mi yok?

Yavaşça açtım ve içeriye girdim.

"Hoşgeldiniz Hazal Hanım, buyrun, buyrun." Dedi doktor olarak tahmin ettiğim kişi.

İçeride 1 kadın vardı, büyük bir ihtimal anneleriydi. Aynı şekilde 1 adam vardı, babaları olarak tahmin ettiğim. Başka kimse yoktu.

Neden yoktu ki? Buğra gibi kalabalık bir ailemin olduğunu hayal etmiştim. Neden yoktu kimse?

Moralim bozulmuştu.

Boşverip diğer tarafa bakmıştım. Şimdi fark ediyordum ailemin (!) Odada olduğunu.

Güya ailemde (!) 3 kişiden oluşuyordu.

Anne, baba, ben.

Boşverip ayakta kalmayı tercih ettim. Baba şahsı bana bakıyordu.

Bakmasın, rahatsız edici bakıyor.

Önüme döndüm. Yani doktora döndüm.

"Evet?" Dedim. Sesim titremesin diye gür bir ses ile konuştum.

"İsterseniz direkt kan alımına geçelim." Dedi.

"İsabet olur." Dedi arkamdan Merih ama sadece biz duyduk.

Hemen gösterilen yere oturdum ve beklemeye başladım.

İğne olmaktan nefret ederdim. Çok midem bulanırdı.

Şu an o kadar çok midem bulanıyordu ki kusacaktım bir yere neredeyse.

Ağlayacak gibi hissediyordum. Umarım canım yanmazdı.

Mete yanıma geldi ve elimi tuttu. Ona döndüm ve gülümsedim.

Biliyordu bizimkiler iğne fobimi.

Hemşire geldi ve kolumu açtı.

Kafamı diğer tarafa döndürdüm ve gözlerimi sıktım.

Bunun başka yöntemi yok muydu!?

İğnenin girdiğini hissettiğimde Mete'nin elimdeki elini sıktım sıkıca. Gözlerim dolmuştu.

İşlem bittiğinde gözüm tamamen dolmuştu ve etraf bulanıklaşmıştı.

Önümde Mete olduğu için kimse görmüyordu.

"Mete, eğilir misin?" Dedim kısık ses ile. Eğildiğinde kulağına fısıldadım.

"Kimsenin beni böyle görmesini istemiyorum. Ben çıksam siz ne zaman çıkacağını falan öğrenip gelseniz? Lütfen çok midem bulanıyor." Dedim gözümden bir damla yaş akarken.

Bana baktı ve kafasını salladı. Sonrasında elimden tutup kaldırdı ve kolunu omzuma atıp beni gizledi.

"Merih, biz çıkıyoruz. Siz öğrenin gelin." Dedi.

"Tamam abi." Merih'in onaylamasıyla dışarıya çıktık. O an kimse umrumda değildi.

"İyi misin?" Dedi Mete kollarını sıkılaştırırken.

"Bok gibiyim." Dedim tereddüt etmeden.

"Ne yapmak istersin bakalım?" Demesiyle düşündüm. Kolumu unutmuştum neredeyse.

"Bana şu an iyi gelebilecek tek şey gitarım. Eve gidebilir miyiz?" Dememle hemen onayladı.

"Emredersiniz!" Demesiyle güldüm.

"Arabayı aç asker!" Dememle o da güldü ve arabayı açtı.

Bindik ve müzik eşliğinde eve doğru gitmeye başladık.

Gitarıma doğru...

***

Umarııım beğenmişsinizdir!

Gerçekten boş bulduğum her an yazmaya koyuluyorum ki 3 bölümü yetiştireyim :)

Diğer bölüm akşam gelicek haberiniz olsun.

Kendinize yine de dikkat edin.

Görüşürüz🧌

Gölgenin Sesi (gerçek ailem)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin