5 bost

455 40 27
                                    






bütün gözyaşı ırmaklarım sana akıyor
ve yüreğimin son alevi senin için parlıyor
geri gel
benim meçhul tanrım, acım, son mutluluğum

nietzsche | böyle söyledi zerdüşt

;



2023
taehyung

Dışarıdaki havayı kontrol etmek için camın önüne giderken hala ne yaptığımı düşünüyordum. Tanımadığım biriyle tenha bir ormanda buluşmak ne kadar mantıksız desem de bu planın mantıklı olan tek bir tarafı bile yoktu. Hem her halükarda ölmüş olacaktım kendimi öldürmektense bir başkasını yeğlerdim.

Üç yıldır uyandığım her gün acı çekiyordum. Zamanla hissettiğim ağrılar ve kurdumun çığlıkları azalsa da bir türlü hayatıma konsantre olamıyor, çevreme ayak uyduramıyordum. Yaşamaya devam etmeye çalışan hayat dolu biriyle, ölmek isteyen depresyonda biri olarak aynı bedende yaşıyordum.

En başlarda her şey çok daha zordu çünkü neler olduğunu anlamıyordum. Hafızamda bir kişiye ait koca bir çukur ve geceler boyu sıçrayarak uyandıran kesik rüyalar.

En kötüsü ise asla dolduramadığım bir boşluk.

Bu boşluğu bir şekilde dolduracaktım. Önce kurdumla barışıp sonra da beraber birini bulacaktık. Diğer omegalar kadar güzel kokacaktım. Bugün üç yıldır hiç olmadığım kadar umutluydum. Belki de boş bir umuttu ama denemeyi istiyordum, Jungkook'un yardımının işe yarayacağını hissediyordum.

Şimdi bile onun neden kabul ettiğini anlayamamıştım. Meraktan mıydı sadece yoksa Jimin'in dediği gibi amacı farklı mıydı? O da diğer alfa gibi beni kandırıp sıkıştırabilir miydi?

Sanırım cidden gerizekalıydım. Gözüm kör olmuştu. Tek istediğim omegayı ve de kendimi kurtarmaktı. Belki biraz da onu bulmak olabilir.

Hava kötü değildi, hafif bulutluydu. Bu yüzden giydiğim kısa tulumla üşüyebileceğime karar verip üzerime bir kot ceket aldım ve Jungkook'u beklemeye başladım.

Tam oturup neler yapmamız gerektiğini düşüneceğim sorada aklıma gelenle tekrar odama gittim ve çekmeceden çıkardığım ilacı avcuma aldım. Mutfağa geçerken içmemin doğru olup olmayacağını pek düşünmemiştim. İçimde ölüme hazır bir omega varken bastırıcı almam yanlıştı. Bu kadarını biliyordum yine de kendimi rahat hissetmiyordum. O koku alamayan bir beta olabilirdi ama çevrede diğerleri de bulunacaktı.

Suyu doldururken telefonum çaldı. Su dolu bardağı tezgahın üstüne koyup odamda bıraktığım telefona koştum. Jimin burda olsaydı yine evin içinde koşturuyorum diye saymaya başlardı neyseki stajına gitmişti. Telefona yetişip jeon yazısını görünce hemen açtım.

'Selam.' demesiyle anlık afalladım.

Sesini daha önce duymadığım için ilk sefer garip hissettirmişti. Ayaklarım yere çivilenmiş aynı çiviler ağzımın içine dolmuş gibiydi. Normalde anında vermem gereken cevap bu yüzden bir dakika gecikmişti fakat Jungkook başka bir şey eklememişti.

Sonunda o his geçtiğindeyse boğazımı temizleyip ben de 'Selam' dedim. Sesim tahmin ettiğimden fazla yüksek çıkmıştı.

'Aşağıdayım, bekliyorum. Acele etmene gerek yok sadece haber vermek için aradım.' diyince gülümsedim, kocaman görüntüsünün ardında kibar ve düşünceli konuşma tarzını beklemiyordum.

'Tamamdır. Üç dakikaya ordayım.' derken kelimeleri istemeden biraz uzatmıştım.

'Dikkatli in.' dedi. Güldüm. Çok saçma bir ilk konuşmaydı.

serpent / taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin