10| ''You're not even trying to fix our relationship...''

Start from the beginning
                                    

"Yardımcı olabileceğim bir şey var mı?" derken, gözlerini; büzdüğü dudaklarıyla ve masum bakışlarıyla mikrodalgaya bakan adama çevirdi. "Mikrodalgayı mı çalıştıramadınız?"

Taehyung yaptığı işe fazlasıyla odaklandığı için ilk andan kasiyerin yanına geldiğini anlayamadı. Yanına yaklaşan adamı fark ettiği anda korkuyla yerinden sıçradı. Ellerini göğsüne bastırırken, "Üzgünüm." Diye mırıldandı. Hatalı olmadığını bildiği halde kibarlık yapamaya çalışıyordu.

Sarı saçlı, genç adam hatanın kimde olduğunun farkındaydı. Mahcup bir şekilde, "Sizi korkuttum, asıl ben özür dilerim, izin verirseniz mikrodalgayı çalıştırayım."

Taehyung, pembe saçlarının alnına doğru dökülmesine izin verecek biçimde başını hızlı hızlı salladı. "Çok sevinirim." Dedi. Tıpkı sarı saçlı adam gibi kibardı. Adam kendisinden yaşça küçük olduğunu tahmin ettiği esmerin güzelliğine odaklanmışken zorlukla kendine geldi ve makineyle kısa bir süre meşgul olduktan sonra, rafların arkasında bulunan fişleri taktı. Mikrodalganın, kırmızı ışıkları yandı ve içindeki mandu paketi dönmeye başladı.

Sarı saçlı adam, "İşte oldu." Dedi.

"Teşekkür ederim..." dedikten sonra Taehyung, kasiyerin yaka kartına baktı. "Bay Min."

Adam başıyla, Taehyung'u selamladı. Ardından, "İyi akşamlar efendim." Diyerek Taehyung'u yalnız bıraktı. Taehyung, adamı ilk kez fark etse bile, sarı saçlı adam neredeyse haftada bir kocası ve çocuklarıyla markete gelen, eşsiz güzellikteki esmeri çok iyi tanıyordu. Esmere takıntılı veya aşık değildi. Yalnızca isminin Taehyung olduğunu bildiği bu adam, kibar, tatlı, sevimli ve eşsiz bir güzellikteydi. Herkesin isteyeceği türden bir kocaydı. Sarı saçlı sadece, Taehyung'un kocasına özeniyordu. Yaşadıkları hayatı paha biçilmez görüyordu. Yerinde olmayı dilemekten öte gidemiyordu.

Taehyung masaya oturdu ve aldığı atıştırmalıkları yemeğe koyuldu. Bu sırada onu takip eden gözlerden habersizdi. Adam tam karşısında yemek yiyen esmeri, belli etmeden de olsa dikkatle izliyordu. İleri doğru büzülen dudakları, mor şişme montu altında gizlenen bedeni ve parkta annesini kaybetmiş çocuklar gibi, saf bakışlarla etrafı incelemesini tatlı bulmuştu. Kasiyer bile tanımadığı bu adamın, ailesinden yalnız olduğu için çekingen davrandığını fark edebilmişti.

Yanına gitmek ve Taehyung ile konuşmak istiyordu fakat bunu nasıl gerçekleştireceğini bilmiyor, çekiniyordu. Bir süre hareketsiz kaldı. Hemen ardından bir diğer kasiyere döndü ve yorulduğunu, kahve içmesi gerektiğini söyledi. Şanslıydı ki, markette yalnızca iki masaları vardı ve diğer masaya da orta yaşlarda iki çift oturmuştu. Otomatların yanına gittiği sırada, kendisine sevmediği kahvelerin birinden doldurdu ve Taehyung'un yanına yaklaştı.

"Oturabilir miyim?" diye sordu, oldukça kibar bir ses tonuyla.

Taehyung bakışlarını yanına yaklaşan adama çevirdi ve temkinli bir şekilde başını salladı. Kendisine nazik bir dille, yanına oturmayı teklif etmiş bu adamı reddedemezdi. Bu kendisine kötü hissettirecekti. "Tabii, oturabilirsiniz." Dedi. Mesafeli ve düz bir sesle konuşuyordu.

Taehyung kalın tınısı, sarı saçlı adamın hoşuna gitti. Tam karşısına oturduğunda zarif bir şekilde yemek yiyişini izledi. Taehyung'un elleri ve ses tonu çok güzeldi. Adam bunu da aklının bir köşesine not etti. Bu sırada konuşmak adına boğazını temizledi, kahvesinden bir yudum aldı ve "Ben Yoongi." dedi, alçak bir tonda.

Taehyung bakışlarını adama çevirdi ve çubuğu yardımıyla tuttuğu manduyu ağzına attığı sırada, eliyle ağzını kapatarak başını salladı. Ağzı dolu olduğu için boğuk bir sesle konuşuyordu. "Ben de Taehyung." dedi.

Paradise | TaekookWhere stories live. Discover now