8| ''I miss you every moment that you're not with me, Jungkook.''

En başından başla
                                    

"Bu kadar katı olmana gerek yok!" dedi, Sooyoung arkasından. Adımlarını hızlandırdı ve Jungkook'a yetişti. İki yetişkin, uzun koridor boyunca baş başa yürümeye başlamıştı. "Kocana âşık olduğunu ve onun dışında hiç kimseyle muhatap olmak istememeni anlıyorum fakat buna ihtiyacın var, görmüyor musun? Kocanla hiçbir şeyi konuşamıyorsun ve içine attıkça, daha da berbat bir hale geliyorsun."

"Bu seni ilgilendirmez."

"İnsanlar sana yardım etmek istediğinde, onları itmemelisin Jungkook."

"Kimden yardım istediysem eğer, karşılığını benden fazlasıyla aldı." derken Jungkook, öz kardeşini ima ediyordu. Dudaklarında yapmacık bir tebessüm belirirken, "O yüzden artık hiç kimseden yardım istemiyorum." dedi, sert bir şekilde.

"Ben senden karşılık beklemem." dediği sırada, Sooyoung adımlarını durdurması için Jungkook'un kolunu zarif bir şekilde tuttu. Fakat bu küçük temas bile Jungkook'u oldukça rahatsız etmişti. Sanki Sooyoung dokunduğunda, elektrik akımına kapılmış gibi abartı bir tepkiyle kolunu kadından uzaklaştırdı.

"Bir daha asla yapma bunu."

"Kötü bir amacım yok." diyerek kadın, fikirlerini diretmeyi sürdürdü. "Yalnızca yardım etmeye çalışıyorum, inan bana. Yakın arkadaşım bir Psikiyatrist, sana seve seve yardım edebilir Jungkook."

"Neden bana iyilik yapıyorsun?"

"Böyle olmana üzülüyorum."

"Neden?" dedi, Jungkook buz gibi bir ses tonuyla. Karşısındaki kadına güvenmiyordu; Jungkook, Taehyung dışında hiç kimseye güvenmiyordu. Bu sebepten Sooyoung'u sorgulamaya devam etti.

Kadın ise bir kez daha samimi bir tebessümle Jungkook'a karşılık verdi. "İki tane çocuğun var, Jungkook. Sorunlarına bir çözüm bulacağını düşünüyorsun ama bulamadıkça, çok daha berbat duruma geleceksin. Şu an sınırlarda geziyorsun, her şey daha da kötü olmadan yardım almalısın."

Sooyoung'un samimi sözleri, Jungkook'u kuşkulandırmıştı. Karşısındaki kadını bir kez daha dikkatli süzdü. Sooyoung'ta bir açık aradı fakat bulamamıştı. Kadın, tamamen doğal ve içten bir davranış sergiliyordu. Jungkook birkaç saniyeliğine de olsa, karşısındaki kadının sözlerini düşündüğünde ona hak vermişti.

Karşısındaki kadına ilk defa güzel tebessümünü sundu ve, "Teşekkür ederim, Sooyoung." dedi, alçak bir tonda.

Kadın, aynı içtenlikle karşılık verdi. "Eğer istersen, sana numarasını atacağım."

Jungkook, telefonunun cebinde olduğunu düşündüğü için ellerini ceplerine attı fakat aradığını bulamadı. O an telefonunun nerede olduğunu sorgulamak yerine, "Atabilirsin." demekle yetindi. Ardından kadına bir kez daha dönüp bakmadan, geniş ve uzun koridorlarda, arkasından ona hayranlıkla bakan kadının gözleri önünden kayboldu.

Asansöre yöneldi ve kısa süre içerisinde, ağabeyinin odasının bulunduğu kata ulaştı. Odanın önüne geldiğinde, kapıyı çalma ihtiyacı duymadan direkt olarak açtı. Seokjin, ayaklarını masaya uzatmış ve tebessüm ederek telefonla konuşuyordu.

Seokjin'in bu rahat tavırları, kardeşini rahatsız ediyordu. Jungkook bir nevi Seokjin'i kıskandığını hissediyordu. Ağabeyi senelerden beri bu işi yapıyordu ve hâlâ mutluydu; öte yandan korkusuzdu, güçlüydü, hiçbir şeyden çekinmiyor ve her daim dik duruyordu. Jungkook gibi eğilip, bükülmüyor ve korkak davranmıyordu.

Jungkook bunu düşündükçe daha da sinirleniyordu. Hiçbir zaman ağabeyi gibi olamamıştı. Bunu açıkça belli ediyordu fakat Seokjin, kardeşini hiçbir zaman anlayamıyor; görmek istemiyordu. Bu sebepten itinayla ve acımasızca Jungkook'un üstüne gitmeyi sürdürüyordu.

Paradise | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin