"Size anlatacağından eminim ama ona efendim diye hitap edebilirsiniz sanırım."

Adam omuz silkiyor.

"Bu arada ben Mingyu, bu barın güvenlik şefiyim."

"Peki güvenlik şefi, patronunuzu aramak için kapınızı çalan herkesin içeri girmesine izin mi veriyorsunuz?"

"Sadece güzel olanları."

Barın etrafında dolaşırken gülümsüyor.

"Barmenlerimiz bir saat daha gelmeyecek ama istersen sana basit bir şeyler hazırlayabilirim."

Bar taburelerinden birine oturmanızı izlerken tezgaha yaslanıyor.

"Viski lütfen."

"Sadece viski mi?" Başını salladığımda kaşlarını kaldırmış bana bakıyordu.

Memleketinizdeki barlarda kendinizi hiç rahat hissetmezdiniz, çoğu sadece erkeklerle doluydu ve bu yüzden karışık içkilerin listesi gözümü korkutmuştu.

Rahat ettiğim tek şey burbon ve viskiydi çünkü babam bunları her zaman dolabında bulundururdu.

içeceği hazırlayıp önüme koydu. Ve ardından tezgahın üstüne yaslandı.

Çalışanlara bakıp,

"Onlar Amerikalı mı?"

"Şey... biraz daha güneye. Brezilya sanırım."

"Dansçı mı bunlar?"

İçkinizden bir yudum daha alırsınız.

"Bay Choi'nin hoşuna giden şeyin bu olduğunu varsayıyorum."

"Birkaç tanesi öyle ama içlerinden biri baş aşçımız."

Mingyu sessizce mırıldanıyor.

"Ve dansçılar Cheol'ün favorisi değil, onlar benim."

Onun kurt gibi sırıtmasına sessizce gülersin."Peki Bay Choi nelerden hoşlanır?"

"Eh, kendisine Bay Choi denilmesinden hoşlanmıyor, orası kesin."

Kulübün kapısı açılırken tezgâhı itti. "Ve şarkıcıları seviyor!"

Biraz önünüzde durmak için barın etrafında hızla yürürken aceleyle dışarı çıkıyor.

"Ne-"

Sandalyende dönerken sözünün ortasında durursun ve sana doğru bakan ölü bir adam görürsün.

"Cheol!"

"Senin burada ne işin var"

Diyen eski sevgiline bakıyordun.İkiniz çok zaman önce ayrılmıştınız, aslında o yüzden de gelmiştin bu şehre, hala ona olan sevgin azalmamıştı da.

Ama onu bu kadar erken beklemiyordun.

Tekrar mırıldandın.

"Ö-özür dilerim bilmiyordum."

Eline çantanı geçirip kapıya doğru hareket edince seni durdurup kendine doğru çevirdi.

O sırada elamanlara kaş göz işaret ediyordu. Bir süre sonra sadece ikimiz kalınca kolumu bırakıp barın başına geçti.

"Niye geldin."

"Cheol ben gerçekten bilmiyordum kafamı dağıtmak için çıkmıştım."

Sana yorgun, dargın bir o kadar da duygusuz gözle baktı.

"Sanırım kafanı dağıtmak için beni aldattığın şehri terkedip olduğum yere geldin."

-ah bebeğim hala kızgınsın bana hala inanıyorsun sana ihanet ettiğime-

SEVENTEEN REACTIONSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin