32. Bölüm "Seçilmiş Yol"

Start bij het begin
                                    

Tenime bahşedilen sıcaklığa kucak açmıştım ki belime dolanan parmakları hiçbir ön uyarı yapmadan beni hızlıca kucağına çekti. Şimdi, heyecandan sürekli inip kalkan göğüs kafesim sert göğsünde ağzımsa neredeyse ağzındaydı. Saçlarımın arasında kalan elini hafifçe oynatarak başımı biraz yana eğdirdi ve dudaklarımı rahatça öpebilecek konuma getirdi. "18 gün 2 saat..." Gözlerimdeki karanlıkları, kısa bir anlığına telefonuna kaydı. "26 dakika."

Gülümseme isteğimle başa çıkmaya çalışarak, "Saat mi sayıyorsun?" diye sorunca gözleri yeniden beni buldu. Bu defa gözleri, arzuyla yanıyordu. "Senin için deliriyorum."

Sesi, kulaklarıma ulaşamadan dudakları baştan çıkarıcı bir arzuyla dudaklarımı bir kez daha kavradı fakat karşılık veremeden geri bıraktı. "Bende akıl bırakmadın." Dudaklarının yerini dişleri aldı ve çenemi, canımı yakmayacak şekilde dişledi. "Bağımlın oldum." Saçlarımdaki parmaklarını hareket ettirip başımı geriye düşürmemi sağladı. Başımdaki kontrolü tamamen ele geçirmişti ve istediği gibi yönlendiriyordu. Bana düşense yalnızca itaat etmekti. Başım geriye düşer düşmez dudaklarını, çenemin altına bastırdı ve iç yakıcı bir hazla emdi. "Her şeyimi al." Islak ve sıcak dudakları çenemin altından iz bırakarak boğazımdaki küçük çukura indi. "Ben, bende kalmayana dek..."İnler gibi nefesini çukurun üzerine verdi. "Her şeyimi al." Nefesinin dağılmasına izin vermeden dudaklarının izini kazımak istercesine ardı ardına küçük öpücükler bıraktı esir aldığı çukura. "Çünkü tahmin ettiğinden çok daha fazla ihtiyacım var sana."

Bedeni gibi nefesi de şehvetle ısınmıştı. Boğazımdaki nefesi, avuçlarımın altındaki teni alev alevdi ve kendinde başlattığı yangınıyla beni çoktan ele geçirmişti. Bedenim öpülmedik tek bir yer bırakmaması için beklentiyle çırpınıyordu, yanıyordu, eriyordu.

Bedenimdeki beklentiyi fark etmiş gibi, "Seni özledim." dedi boğuk bir fısıltıyla ve cüretkâr bir açlıkla boynumu emmeye başladı.

Sesli bir şekilde inlememek için dudaklarımı sertçe birbirine bastırdım ve tüm bedenime yayılan sarhoş edici etkinin tadını çıkarmaya çalıştım ama yetmiyordu. Çok daha fazlasını istiyordum. Onun da fazlasını istediğini kalçamın altındaki sertliğinden anlayabiliyordum.

Boynumu rahatça emebilmesi için başımı iyice yana eğdim. "Öyleyse..." dedim arzudan çatallaşmış sesimle. "Bana marifetlerini göster."

Kartal bunu duymayı beklemediğini belli edercesine başını kaldırıp şehvetin dans ettiği gözlerime baktı. Baktıkça dudaklarına şeytani bir tebessüm ev sahipliği yaptı ve dişlerini kulak mememe sürterek, "Özleminin birikimi var bedenimde. Görmek istediğine emin misin?" diye fısıldadı.

Zehirli bir sarmaşık gibi tenimi saran edepsiz fısıltısı, beni durdurmak yerine bastırmaya çalıştığım temel dürtümü tüm çıplaklığıyla gün yüzüne çıkardı. "Bedenimin senin için attığı çığlığı görmüyor musun? Çığlığımı susturman gerekiyor."

Kulaklarıma dolan sesim, emirden çok yalvarıyor gibiydi ve bunu fark eden Kartal, ben daha ne olduğunu anlamadan kucağında beni yan döndürdü ardından sağ omzumu göğüs kafesine yaslayıp iri parmaklarını, şortumun içinden sokarak ıslak kadınlığımla buluşturdu.

Kadınlığıma dokunur dokunmaz alnını şakağıma yaslayıp kulağıma dişlerini sürttü. "Burada gerçekten de benim için çığlık atan bir şey varmış."

Kartal'ın boğuk sesini, ıslaklığımda dolaşan parmakları yüzünden zor algılıyordum. Utanma duygum, tutkumun arasında eriyip gitmişti sadece doruğa ulaşmak istiyordum. Hatta doruğa ulaşmak üzereydim, Kartal'ın tek dokunuşu bile tırmanmama yetmişti. "Sustur o zaman."

SOKAĞIN DANSIWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu