-2-

439K 13.3K 2.5K
                                    

Yağmur, sabah bas bas bağıran babasının sesini duyar duymaz, yatağından hızlıca kalkıp hızlıca yanına doğru koştu. "Babacığım?" dedi endişeli ses tonu ile ve yatağın kenarına oturup, babasının elini tuttu. "Kurban olurum, neyin var söyle bana." dedi ve babasının elini öptü. "Eklemlerim..." dedi titrek sesle. "Çok ağrım var Yağmur, ellerim ayaklarım uyuşmuş vaziyette." Eli sıcacıktı. Tıpkı geçen Kemoterapi sonrası gibi, yine ateşi çıkmıştı. Kaşlarımı çatarak ona baktım.

"Ateşin yükselmiş, seni hastaneye götürmek zorundayım." dedi üzgün sesle.

"Gitmek istemiyorum, ateşim birazdan düşer. " diye cevap verdiğinde, Yağmur kafasını iki yana salladı." Olmaz, doktora söz verdim."

Ahmet bey "Ne sözü? " diye inledi ağrı içinde kıvranırken. "En ufak bir ateşte, seni hastaneye kaldıracağıma dair söz verdim. İtiraz istemiyorum, şimdi hemen taksi çağırıyorum ve seni hastaneye götürüyorum. "

Yağmur, odasına koşup, hızlıca üstünü değiştirdi ve sehpanın üstündeki cep telefonunu alıp bir taksi çağırdı. Arabasının tamirhanede olmasına lanet ediyordu genç kız, çünkü babasını taksilerde süründürmeyi hiç istemiyordu.

Ahmet bey, kızının kolunun arasına girip, yavaş adımlarla dış kapıya doğru ilerledi. On beş dakika geçmesine rağmen, taksi hala gelmemişti ve bu durum genç kızı sinirlendirmeye başlamıştı.

Aradan iki dakika geçtikten sonra, taksi geldi ve Yağmur babasını yavaşça taksiye bindirdikten sonra, yanına oturdu.

" Hastaneye lütfen." dedi stresten kesilmiş sesi ile ve babasının ateşten sıcacık kesilen elini tutup, okşamaya başladı. Ahmet Bey "Kızım." diye inledi. "Midem bulanıyor."

"Çantamda poşet var baba, onun içine kus! dedi ve hızlıca çantasından plastik torbasını çıkarıp, babasına doğru tuttu. "Hadi, kus bunun içine!" dediğinde, taksici Yağmur'a tuhaf bir şekilde bakıp "Abla, arabayı yeni temi-..."

O an Yağmur o kadar sinirlenmişti ki, tüm sınırını taksiciden çıkardı. "Hastaya bile saygınız yok sizin! Nasıl bir insansınız siz böyle? Korkma yemedik taksini!"

"Abla, sen beni yanlış an-"

"Yanlış falan anladığım yok!" dedi ve derin bir nefes soldu. Hastaneye varır varmaz, Ahmet Bey'i sedye ile acile aldılar. Yağmur, soğuk ve ilaç kokan hastane koridorunda, Doktor 'un babasının yanından çıkmasını bekliyordu.

***

Aradan yarım saat geçtikten sonra, Doktor Murat Bey yattığı odadan çıktı ve bana gergin bir bakış attı. "Yağmur Hanım, buyurun odama geçelim. Size söylemem gereken birkaç şey var."

Murat Bey'in odasına girdikten sonra, masasının önündeki deri koltuğa oturdum. Bacaklarım korkudan titriyordu, çünkü bu odaya her girdiğimde, ağlayarak çıkıyordum.

Terleyen avuçlarımı yavaşça kot pantolonuma sürttüm.

" Kemoterapi yan etkisini göstermeye başlamış. Kusma ve ateş gayet normal, fakat babanızı tedbir amaçlı birkaç gün hastanemizde misafir etmek istiyorum. "

" Peki kendisini görebilir miyim? " akan göz yaşlarımı silerek. " Görebilirsiniz, ama lütfen odada fazla kalmayın. Babanızın dinlenmeye ihtiyacı var. Görünüşe bakarsak sizin de öyle. Lütfen kendinizi fazla yıpratmayın, elimizden gelen her şeyi yapacağımızdan emin olun. "

" Teşekkür ederim doktor bey. Müsaadenizle babamın yanına gitmek istiyorum. " Doktor kafasını olumlu anlamda sallayıp " Müsaade sizin, ama dediğim gibi beş dakika yeterli."

BABAMIN VASIYETI 1 (KİTAP OLDU) #Wattys2019Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin