25 - ONURLU MÜCADELE

Start from the beginning
                                    

Çağan ne olduğunu düşünür gibi durduğunda ben aklımdakini söyledim. "Onları robot olmaya hazırlıyor olmalılar. Robot bedenleri tasarlanıyor olabilir. İnsan formunu verebilmek ve insan gibi hissedebilmek için anı aktarımı yapıyorlar. Vurdukları ilaçlardan sonra ise bedenleri zayıf kalıp..." dediğimde daha fazla devam etmedim ama Çağan benim yerime bitirdi. "Ölecekler..." Medusa bu duruma sinirlenmişti. "Bu mu ölümsüzlük? Anıları bir makineye yüklemek o makineyi insan kılmıyor. Akhar yalnızca insan özelliklerini görebildiği zeki makineler istiyor. Bu sadece cinayet. Robotlarına hayat verebilmek için insanları öldürüyor. Bunu da sanki onların rızasını alıyormuş gibi yapmanın da bir yolunu bulmuş. İnsanları ölümsüzlük diyerek kandırıyor." Çağan sıkıntıyla ensesini kaşıdı. "Bunu durdurmazsak nüfusu tamamen makinelere çevirecek. Onlar ölüyor ki bedenleri yeni bir makinede hayat bulsun. Akhar'ın yapmaya çalıştığı bu." Sonra yine hızlı adımlarla Leyan'ın karşısına geçti. "Leyan... Savaş bitecek ve geri geleceğim. Onlara hiçbir şey anlatma. Duydun mu beni?" 

Leyan bu sözlerin ne anlama geldiğini biliyormuş gibi gülümsedi. Bu kırık bir gülümsemeydi. "Sanırım yavaş yavaş öleceğiz abi..." Çağan bu cümleye kızgın bir ses tonu katarak, "O ne demek Leyan? Tabi ki ölmeyeceksin," dese de Leyan buna hiç inanmış gibi durmuyordu. Derin bir nefes aldığında konuştu. "Bizi burada boşu boşuna tutmuyorlar. Faydalanmak zorundalar. Amaç ne henüz bilmiyorum ama benim bilincimi çaldıkları ortada." Kwang'ın anne ve babası yaşıyor olabilir miydi? Robot kopyaları tasarlanmıştı ama belki de hala anı aktarımı için onları konuşturuyorlardı. Bu olabilir miydi? Robot tasarımları bittikten sonra da onlarla bir işleri kalır mıydı? Hiçbir şey bilmiyorduk. Akhar'ın büyük planları olduğunu görebiliyorduk ama hepsine hakim değildik. Çağan fazla zamanının olmadığını biliyordu. Hazırlanıp savaş için yola çıkmalıydık. Leyan'ın omuzlarından tutarak, "Sadece dediğimi yap. Senin için döneceğim ve bunu birlikte halledeceğiz," dedi. Leyan ise abisinin bu sözlerinde bir umut göremiyormuş gibi konuştu. "Peki ya geri dönemezsen?"

***

Savaş araçları ve robotlardan yansıyan ışıklarla etrafın karanlık görüntüsüne rağmen düşman seçiliyordu. Gece görüşü olan bu kasklarda gittikçe yaklaşan saldırı net bir şekilde ortadaydı. Tank kullanan askerler ilerlemeye başladı. Kar taneleri kum fırtınası gibi etrafta uçuşuyordu. Savaş iki tarafın birbirini görmesiyle çoktan başlamıştı. Böyle bir şeyin içinde olmak dehşet verici hissettiriyordu. Arkama baktım. Arkadaşlarım düşmanın gelişini ciddiyetle izliyordu. Doğa, "Anlatılanlardan daha da iğrençmiş," diye bir yorumda bulundu. Düşmanla aramızda 2 kilometre kadar bir mesafe vardı. Kaskımın görüş ekranında merceği büyülterek düşmanı incelemeye başladım. Kaskın hologram ve önümüzdeki cam kısmı yüzümüze zayıf, mavi bir ışık veriyordu. Siyahlar giymiş bir motorcu gibi görünüyorduk. Deri görünümlü kalın kumaş hem bizi soğuktan koruyor hem de kurşun geçirmez yapısıyla bizi güvende tutuyordu. Kwang, "Biz arkada duracağız. Tank komutanları ateşlemeye başlayacak. Onu aştıkları zaman biz yaklaşacağız ve ülkeye geçiş vermeyeceğiz. Hava araçları da ateş ettiği için kolay bir şekilde bize kadar yaklaşamayacaklardır," dedi. 

Bu sadece bir varsayımdı. Düşman yaratık gibi duruyordu. Aslında insan görünümündeydiler. Fakat yüzlerinde çok fazla bozulma vardı. Derileri dökülüyor gibi pullanmıştı. Radyasyonla birlikte ciltlerinde oluşan yanık izine benzeyen yaralar onlara ürkütücü bir görünüm veriyordu. Ellerine baktım. Bazılarının ellerinin boyutu normalden büyük ve eşit olmayan uzunluk ve kısalıktaydı. Bazıları ise daha az hasar almıştı ama genellikle hayvanlar gibi saldırıya geçen insanlar vardı. Bizim aksimize onların üzerinde yeşil kamuflajdan üniforma görüyordum. Bizim kadar tankları yoktu. Hava araçları da gördüğüm kadarıyla az sayıdaydı. Askerlerimiz onların savaş araçlarına ateş açmaya başladı. Bu durumda hepsi delirmiş gibi araçlardan dışarı çıkıp bize doğru koştular. Matteo, "Ne yapıyor bunlar?" diyerek öne doğru eğildi. Hepimiz bu insanların neyi olduğunu anlamaya çalışıyorduk. Tankların yanından koşan insanlar kurşunların hedefi olsa da, yara almayanlar hala büyük bir hırsla buraya doğru koşuyordu. Hava araçları onlar üzerine ateşleme yapıyor ve patlamanın etkisiyle havaya uçan insan parçaları görüyorduk. 

KIŞ GÜNDÖNÜMÜ Where stories live. Discover now