12|Geçmiş'in bıraktığı izler

Start from the beginning
                                    

Gece'nin en göz alıcı sonu, şafak vaktiydi.

Turuncu, sarı ve kırmızı rengin birleşimine boyanan gökyüzü yavaş yavaş açılmaya başlıyordu. Üzerimde namaz elbisem varken, kollarımı göğsümde birleştirmiş, sağ omzumu duvara yaslamıştım. Odada İnci'nin uykudayken homurdanma seslerinden başka hiçbir ses duyulmuyordu.

Namaz sonrası uyku tutmadığı için en göz alıcı renge boyanmış gökyüzünü izliyordum.

İçim huzurla doluyor, yüreğimde garip bir titreme hissediyordum.

Yüreğimi titreten konu gökyüzü değil, oturma odasında namaz kıldığını gördüğüm kocamdı. Artık kocam olmuştu. Kocam olduğu için kocam demekte sıkıntı yoktu. En çok senin kocan Aysu. Tamam. O anlamda söylememiştim ben. Sadece alıştırma yapıyordum. Tabi canım! İç sesime içten içe göz devirerek, omzumu duvardan ayırdım.

Bir kaç dakika sonra İnci uyanacak ve tiz çığlığını herkese duyuracaktı.

Hep böyle yapıyordu. Odadan sessizce ayrılarak mutfağa doğru adımladım. Kolidordan geçerken, Turan'ın kaldığı odanın ışığının açık olduğunu gördüm. O da benim gibi uyuyamamıştı demek ki. Önce çay suyunu koydum. Sonra kabın içinde kalan soğumuş börekleri tavaya koydum. Onlar ısınana kadar İnci'ye mama hazırlamaya başladım. Bu aralar patates püresi veya havuç püresi çok tüketiyordu. Sabah sabah ağır geleceği için mama hazırladım. Biberonu elimde sallayarak, ağlamaya başlayan İnci'nin yanına gittim.

Ayaklarını kaldırmış, elleriyle tutuyordu. Bunu yapmasına rağmen, ağlamasını kesmemiş beni görünceye kadar durmamıştı. Beni -daha doğrusu biberonu- gördüğü zaman bu kez heyecanla beşiğinde haraketlenmeye başladı. Gülerek kucağıma aldım. Ben vermemiş biberonu tutmuş, dudaklarına yaslamıştı.

Emme sesi içimi ısıtırken, gözlerini kapatarak mamasını içmeye devam etti. Ara sıra gözlerini aralıyor burada mıyım diye bakıyordu. Maması biterken biberonun ucunu dişlemeye başladı. Yemek sonrası hep bunu yapıyordu.

"Ağğ!!!"

"Ne ağ? N'oldu?"

Biberonu atarak haraketlendi. "Ba!" Turan'ı mı istiyordu? Ba diyebileceği bir Turan vardı. Kucağımda düz tutarak ayağa kalktım. Odadan ayrılırken, sola doğru dönerek iki adım attım. Kapıyı tıklatırken, Turan içeriden nefes nefese, "Gel!" dedi.

Kapıyı hafif aralarken, sağ elini beline yasladığını, sol kolunu yere sabitleyerek şınav çektiğini gördüm. Her eğilip durduğunda zemine çarpan künyenin sesi, omuzlarının gerilip sert durması, en önemlisi de sol omzunun arka tarafında duran koca bandajı gördüm.

İlk önce onu ilk kez rahatca izleyebildiğim için heyecanlandım. Ardından yarasını gördüğüm için telaşlandım.

Terden saçları birbirine karışmış Turan, alttan bana bakarak, "Nəsə olub?" diyerek sordu. Bir şey mi oldu?

Göğüs kafesimden fırlarcasına atan kalbimi hisseden İnci, elini kalbime yasladı. Yutkunarak Turan'a baktım. "Hiçbir şey olmadı. İnci seni görmek istedi." Baş sallayarak, yerden kalktı. Yarasını sormak istiyordum. Tabi heybetli vücudu istemsizce iç çekmeme neden olmasaydı. Üzerinde yine siyah kargo kemerli pantolonu vardı. Kemerin çıkmış ucunu düzelterek, koltuğa attığı havluyu aldı. Hiç istifini bozmazken, üzerini kurulamaya başladı.

"Elə bil bu vaxtı gözləyirmişsən." Sanki bu zamanı bekliyormuşsun.

Gözlerim yuvalarından çıkarken, heyecandan hep yaptığımı yaparak saçmalayama başladım. Heyecanlanmak beni cesaretlendiriyordu. Böyle de değişik biriyim işte.

YABANCI NEFESWhere stories live. Discover now