Beklenmedik Öpücük

Start from the beginning
                                    

Direksiyona bir yumruk atarak, lanetler eşliğinde arabanın konağını çalıştırıp gaza hızlıca bastım. Umarım bir yere çarpıp, geberip giderdim bu dünyadan...

Hapishanedeyken kaç kere intihar girişiminde bulunmuştum. Kaç kere o urganı boynuma geçirdim de her seferinde Ömer'in abisi beni vazgeçirmişti. Bu yüzden Ömer'in bende ayrı bir yeri vardı. Ama bazen Ömer'in sevgisi abi kardeşten çıkıyordu. Bunun elbette farkındaydım ki Bışar'da fark etmişti.

Bana 'Ömer ile aranda ne var?' diye sormuştu.

Sabahtandır Bışar'ın neden böyle bir soru sorduğunu merak ediyordum. O yüzden Bugün burdaydım. O balkonda sigara içerken, pansumanının değiştirilmiş görmüştüm. Bu da beni iki kat sinir etmişti...

Benim dışımda kimsenin ona dokunmasına tahammülüm yoktu. Bu kıskançlık duygusu ne zaman içime girmişti, inan bende farkında değildim. Fakat bu kıskançlık duygusu bana hiç mi hiç iyi gelmiyordu. Kıskançlığım artık Bışar'a zarar veriyordu.

Sonra dışarı çıktığını gördüğümde, hızla arabama atlayıvermiştim. Onu hem görmek, hemde pansumanını kimin yaptığını merak ediyordum. Eğer bana o tekmeyi atmasaydı belki elimden olmadan öldürecektim onu.

Bir an önce bir psikologa gitmem gerekiyordu sanırım. Hapishaneden sonra gitmem gerekirdi aslında.

Neyse bir süre sonra arabayı durduğumda lüks evin önüne varmıştım. Bizim eve geldiğimi bile zar zor farkettim. Gidecek kimsem yoktu. Bir tek Alptürk vardı derdimi anlatacak ama ona da anlatmak istemiyordum. Nasıl anlatabilirdim ki! Nerde görülmüş bir erkeğin bir erkeğe sevdalandığı. En önemlisi de Türkiye'nin en tanınmış milletvekilinin oğlu eşcinsel diye manşet yapılırsa babam da dahil herkes tarafından taşlanırdım. Birde ülkü ocaklarına leke sürecektim. Bütün muhalif gazetelerde 'Koskoca İstanbul Ülkü ocakları başkanı gay çıktı' diye çarşaf çarşaf manşetler atılırdı...

Bunları düşünmeyi bir kenara süpürüp, kapının ziline bastım. Evin hizmetlisi kapıyı açtı ve 'Hoş geldiniz efendim' dedi kibar bir dille.

Salona geçtiğimde, babam salonda bacak bacak üstüne atmış, beni bekliyordu. Muhtemelen solcu dernekte olan kuklasından bilgiler öğrenmişti. Solcuların, İstanbul üniversitesinde büyük bir eylem planı yaptıklarını öğrenmiştik geçen gün

"Nasılsın vekilim?" diye sordum. Çünkü beklemiyordum şuan

Babama vekil diye seslenirdik. O da böyle seslenmemizi istiyordu. Turan'da aynı şekil sesleniyordu. Bir tek kız kardeşim yaşı küçük olduğundan baba diye seslenirdi.

Eliyle karşısındaki koltuğu göstererek "Gel reisim, geç şöyle otur" dedi. Şaşkın bir ifadeyle koltuğa oturduğum da devam etti "Solculardan yeni bilgiler öğrendim. Dediğinr göre büyük bir eylem yapacaklarmış. Eylemin amacı da bu edebiyat fakültesinde asistanlık yapan Oya Sencer'in doktora tezi profesörler tarafından ikinci kez red edilmesiymiş. Hocaları rehin almak gibi bir hedefleri varmış"

Bitişik kaşlarımla ağzımı aralayarak "Ne zaman yapılacak peki? Onu da söyledi mi?"

"Hayır, kimseye pek güvenmedikleri için, şimdilik sır ama yakın zaman da olacağını düşünüyorum. Malum kadın istifasını vermiş. Onlar da rahat durmayacaklar" dedi ve sehpanın üzerinde duran içki bardağını dudağına götürüp bir yudum içti..

Böyle söyleyince, ilk aklıma gelen Devrim denen başkanları, Deniz Gezmiş ve diğerleri tabi Bışar'da olurdu içlerinde.

"Tamam vekilim, ben yarın toplantı yaparım herkesle" dedim ve odama çekildim.

PARÇALI HAYATLAR     SAĞ-SOL.  Where stories live. Discover now