Küçük kardeşim gibi görüyordum onu. İki ay olmuştu buraya geleli daha ters birşeyini görmemiştim. Bu yüzden Memo'da, bende çok değer veriyorduk Ramazan'a. Sanki yıllardır arkadaşmışız gibi olmuştuk. Cemal'den bir farkı yoktu benim gözümde.

"Ne dediler sana, neyle tehdit ettiler?"

Ramo'ya baktığımda, hala içli içli hıçkırıyordu. Kendime tekrardan çekip sarıldım. Bana sarılmış bir şekilde salona geçip koltuğa oturduk. Bunların elbette hesabını soracaktım. İlk fırsatta Devrim başkanla konuşacaktım beni de dernekte aktif yapsınlar. Biliyordum Amcam'a haber etmeden birşey yapmazdı. Ki Amcam da kabul etmeyecekti bu teklifimi. Sadece buraya üye olun ki çevreniz olsun demişti.

Aradan geçen dakikalardan sonra Ramo nihayet konuşmaya başladı. Kendisi konuşsun istiyordum. Bazen hassas olabiliyordu

"Seni o şekil, yani kanlar içinde bayıldığını görünce koşarak yanına geldim. Lakin Ömer piçi engel oldu" sesi tekrar titrek çıkınca sesimi çıkarmadım. Eğer bağırır, öfkelenir sesimi yükseltirsem tedirgin olacak ve anlatmaktan vazgeçebilirdi.

"Zafer, Turan'a tokat atınca Turan yere düştü. Sonra sende bayılınca seni de alıp arabaya koydu hemen. Ardından Zafer bana gelip dedi ki!.."

Hıçkırdı, evet yine hıçkırdı. Ulan Zafer, bu çocuğa ne söylemiş olabilirdin ki bu kadar korkmuş bu çocuk. Kendisinden neredeyse 10 yaş küçük çocuktu lan.
Gözlerimi kırpmadan öfkeyle karşı duvarda ası duran Che Guevara posterinden ayırmadan, öfkeli sesimi kontrol ederek "Zafer ne dedi sana?"

"Seni bir daha, ayak altında görürsem, yada Bışar'ın etrafında, önce Bışar'ı sonra da seni öldürürüm dedi. Bende sana birşey yapmasın diye buraya geldim" dediğinde kan beynime fışkırdı.

Ulan kendinden kaç yaş küçük çocuğu neyle tehdit etmiş. Göğsüm hızla kalkıp iniyordu. Bir elimle de Ramo'nun saçlarını tarıyor gibi yaparak Sakinleştiriyordum.

Memo'ya baktığımda sinirden sıktığı yumrukları bembeyaz olmuştu. Gözümle yumruklarını işaret edip ağzınla yavaşça 'Sakin ol' dedim. Sinirden seğiren burnuyla belli belirsiz başını sallayıp yerdeki halıya göz dikti.

Sonra bakışlarını halıdan alıp yeşillerime değdirdi "Kaşın nasıl oldu? Kim pansumanını yaptı?" diye sordu Memo

"Zafer yaptı. Mersin'deyken hastanede hemşirelik yapıyormuş" dedim. Sakin bir ses tonuyla.

"E birşey yaptılar mı sana?" diye sorunca, dudakları mı hayır anlamında büküp salladım.

"Yok. Birşey yapmadı. İlaç verdiği için uyumak zorunda kalmıştım. İşte ilacın etkisi geçince çıktım geldim" dedim.

"Acıktın mı? Birşeyler hazırlayayım mı?"

Aslında aç değildim ama ortamımıza giren bu karamsar havayı dağıtmak için başımı salladım. Birde zoraki de olsa gülümsedim Ramo'ya. Beni bu kadar kısa sürede önemsemesi acayip hoşuma gitmişti. Abisi gibi görüyordu zaten beni. Omzundan tutup beraber mutfağa girdik

Ramo ailesinin en büyük çocuğudur. Kendisinden küçük bir erkek ikisi kız olmak üzere 3 tane kardeşi vardı. Babası ise küçük bir lokanta işletiyordu. Köyde'de evleri olduğu için yazın köyde, kışın ise İstanbul'da ikamet ediyorlardı.

Bir saat sonra klasik ögrenci yemeğimizi yaptık yani makarna. Pencereye baktığımda akşam olmak üzereydi. Yarın ilk vize sınavına girecektim. Tabi ne yapacağımı da düşünüyordum. Akşam olunca Memo yine gevşekliğini yapıp Ayşe'yi çağırdı. Dedikodu deyince akan sular duruyordu onun için. Ramo Memo'dan beterdi.

PARÇALI HAYATLAR     SAĞ-SOL.  Where stories live. Discover now