6.ANİ BİR ŞİDDETLİ FIRTINA

67 10 2
                                    


Tabii ki hatırlıyordu.

Yue Zhishi, Song Yu'nun yanına ani bir yağmur fırtınasının olduğu bir gün gelmişti.

Çok iyi hatırlıyordu. O gece kapıyı açan oydu, ve beklenmedik yaz yağmuru içeri girip saçlarını ıslatmıştı. Babası kollarında bir çocuğu taşıyordu, çocuğun üstünde sıkıca sarılmış bir ceket vardı. Babası içeri girdiğinde, diz çöktü ve Song Yu'yu kucakladı.

Song Yu şüpheyle ceketin bir tarafını kenara çekti. ''Bu kim?''

Ceketin açılmasıyla bir çift göz açığa çıktı. Cam bilyeler gibi gözüküyorlardı.

''Bu senin küçük kardeşin.''

6 yaşındaki Song Yu bir gecede küçük bir kardeşe sahip olmuştu. O yumuşak ve güzeldi, ve masal kitaplarındaki melekler gibi gözüküyordu. Kahverengi kıvırcık saçları vardı ve çocuksu, tatlı bir sesle sadece İngilizce konuşabiliyordu.

Song Yu bu çocuğun tamamen zıttıydı. Song Yu doğduğundan beri canlı bir kişiliği yoktu- Hiçbir zaman etrafta yaygara çıkarmazdı, ayrıca hiç çok konuşmazdı. Akrabalar her zaman onun değişmesi gereken kötü bir kişiliği olduğunu söylerlerdi. Ama Lin Rong onun kişiliğinin babasına benzediğini söyleyerek onu savunurdu. O, Song Yu'nun çocukluğundan beri kendisi olmasına izin vermişti.

Song Yu çok zekiydi, aklı diğer çocuklara göre daha hızlı olgunlaşıyordu. Ama ne kadar olgun olursa olsun, kendi anne ve babasının ilgi ve sevgisinin bir parçasını alan yabancı bir çocukla karşılaştığında ne yapacağını bilememişti. Song Yu başta onu sevmemişti, ama nefret de etmemişti.

Çoğu zaman, sessizce gözlemledi.

Çok garipti, kirpikleri çok kıvırcıktı.

Bu küçük şey konuşmakta neden bu kadar zorlanıyordu? Biraz aptal gibi görünüyordu.

Ben küçükken böyle aptal değildim, değil mi?

Ama Yue Zhishi tatlı doğmuştu, ve akrabalar onu her gördüğünde, ona iltifat ederlerdi. Bu iltifatlar Song Yu'nun küçük kalbinde, Yue Zhishi'nin izlenimini sarsmıştı. Kabul etmekten başka çaresi yoktu. Yue Zhishi, Song Yu'nun almak istediği Pomeranian köpeğinden daha tatlıydı.

Geldiği üçüncü günde, Yue Zhishi ağlamayı ve hıçkırarak kendi anne ve babasını istemeyi bırakamadı. Kimse onun gözyaşlarını durduramadı.

''Ağlama.'' Song Yu ona doğru yaklaştı ve yeterince yanına geldiğinde Yue Zhishi ona sarılmak için kollarını uzattı. Ama Song Yu onu kaldıramadı, o yüzden Yue Zhishi de kendi başına ona sarıldı, tıpkı yapışkan bir pirinç keki gibi yapışmıştı.

''Ağlamaların yüzünden başım ağrıyor.'' Song Yu umutsuz hissediyordu ve Lin Rong'a, ''Anne, onu kendi anne ve babasına geri gönderelim. Onu evine gönder.'' dedi.

Lin Rong ona baktı, bir şey söylemek istedi ama konuşamadı. En sonunda, Yue Zhishi'yi tatlı bir dille ikna etti ve Song Yu'yu ve babasını oturma odasında bırakarak onu yukarı çıkardı.

''Xiao Yu.'' Baba Song onu çekti ve ciddiyetle konuştu, ''Bu küçük kardeşin artık anne ve babası yok.''

Song Yu kaşlarını çattı. Hiçbir şey söylemedi ve bunun ne demek olduğunu düşünmeye başladı. Baba Song ona hızlıca daha açık bir cevap verdi.

''Onun ebeveynleri gitti. Artık geri dönebileceği bir evi yok.''

Song Yu ''gitti''nin ne anlama geldiğini anladı.

Song Yu'nun kaşlarını çatışı derinleşti. Babasına dönmeden önce Yue Zhishi'nin çıktığı yukarıya baktı. ''O zaman gidecek mi?''

Baba Song başını salladı. ''Onun evi artık burası.''

Lovely AllergenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin