"Ee bugün neler yapacaksın?" Bir anda konunun değişmesi ile şaşırdım kaldım. Neden ayrıntıları sormuyordu? Neden hiç sorgulamadan konuyu değiştirmişti?

Hepsini merak ederken kaşlarını çatarak bana baktı. "Veronica iyi misin?" Başımı sallayıp konuştum. "İyiyim iyiyim. "

"Bugün neler yapmayı düşünüyorsun?"

"Büyük ihtimalle odamda oturacağım." Kaşlarını çattı. "Neden?" Açıkçası Justin ile karşılaşmak istemiyordum. O benim hiç birşeyimken bana öyle vurmasına sinir olmuştum. O benim hiç birşeyimdi!

"Justin. Onu görmek istemiyorum. Hem bahçeye çıkmama izin vermiyorlar. Nereye gideceğim ki?"

"Sana iyi bir haberim var. Justin bugün önemli krallıklarla görüşmeye gitti. Kral Luis kendinden sonra yeri küçük oğluna bırakacak. Yani Luis'ten sonra Justin kral olacak. " Demek kral olacaktı. Umarım olamaz diye içimden dua ettim. Eğer kral olursa herkesin başı dertteydi. Justin çok burnu havada biriydi. Herkese kolayca kızabilirdi. Kral Luis daha sakin ve daha çekilir biriydi. Ama Justin kesinlikle kral olması demek ülkenin sonunun gelmesi demekti. "Bu arada en alt kattaki botanik bahçeye gittin mi?" Başımı iki yana salladım. "Hayır. Orasını bilmiyorum bile. "

Buradaki merdivenin hemen karşısındaki merdivenden inince seni devasa bir botanik bahçe karşılıyor. Orada her çiçekten var."

"Gerçekten mi! Çok heyecanlandım." dedim. En azından botanik bahçede güzel vakit geçirebilirdim. Bu cehennemde ufak bir cennet de olabilirdi benim için.

Teyzem saate baktı. "Benim gitmem gerekiyor. " dedi ve kalktı. Tabakta azıcık lapa kaldığı için tabağı yanımda bıraktı.

"Yarın görşürüz teyze!"

"Görşürüz hayatım." diyerek odadan çıktı.

O gittikten bir süre sonra bende duvarla bakışım. Aklıma çiçeklerin gelmesi ile ayağa kalktım. Botanik bahçeye gidecektim.

Üstümdeki kıyafetlere bakınca epey kirlendiğini gördüm. Giyinme odasına girip kan kırmızısı uzun bir elbise aldım.

Elbiseyi giyip saçlarımı serbest bıraktım. Omuzlarıma düşen beyaz saçlar ile gülümsedim. Aynaya gidip dudağımın kenarına baktım. Patlak kabuk tutmuştu. Bu yüzden iğrenç gözüküyordu.

Ayaklarıma mevsime uygun olacak şekilde kahverengi botları giydim.

Odadan cikil koridorda yürümeye başladım. Hizmetçiler dışında kimseler yoktu. Yemek odasında da yoktu. Herkes neredeydi bilmiyordum ama buna sevinmiştim.

Merdivenlerden inince alt kata inen merdiveni farkettim. Bunu daha önce hiç görmemiştim.

Büyük merakla merdivenden indim. Daha merdivenin sonuna gelmeden harika çiçek kokuları karşıladı beni. İnince gördüğüm manzara karşısında resmen dilim tutuldu. Burada hayatımda gördüğüm en büyük çiçek bahçesi vardı. Dünyanın öbür ucundan buraya getirilen çiçekler vardı! Nesli tükendi diye bilinen çiçekler vardı! Burada her çiçekten vardı. Meraklı adımlarla çiçeklerin arasında yürüdüm. Yürüdükçe kokularını içine çektim.

Hepsi çok güzel kokuyordu. Bazı çiçeklerin hemen yanlarına bilgileri yazılmıştı.

Bir anda duyduğum sesler ile sıçradım. Sanırım burada ben dışında başkaları da vardı.

Ormandaki Avcı 1: Vampir'in Aşkı (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now