Planı iptal etmek fırsatı tepmekten başka bir şey olmazdı. Durdu. Nefesini düzene, çözümü aklına sokmaya çalıştı. O sırda çamaşır odasından esen rüzgar saçlarını omzundan geriye estiriyordu. Alessia birkaç adım geri gidip pencereye baktı. Biraz sonra Lazlo'nun camının açık olduğunu görünce neredeyse havalara uçaktı. Fakat havalara uçma fikri şimdilik farklı bir günün planı olsa iyi olurdu.

Büyüsü şatoda çalışmıyordu. Bu yüzden yeniden sıradan bir insan gibi yaşama alışmak zorunda kalmıştı. Bacağını camdan dışarı çıkardı. Yüceler yardımcısı olsun! Mor bulutların üzerinde korkunç bir deneyimle baş başaydı.

Lazlo'nun camından içeri girene dek şehrin göbeğinden kazınan cansız bedeninin hayalini zihninden silmeye çalıştı. İçinden bir ses o türden bir düşüşün yaşam kanına galip geleceğini söylüyordu. Neyseki o sesin haklı olup olmadığını öğrenmeden kendini camdan içeri attı. Toplamda on dakikadan fazla zamanı kalmış olamazdı.

Sıkışık bir çalışma odasından tek farkı içeride tek kişilik bir yatak olmasıydı. Koskoca şatoda böylesi küçük bir odada yaşamasının sebebini düşündü. Aynı anda açıp kapanan, içine kâğıt konabilecek her deliği açıp kapatıyordu.

Saçlarını sıkıntıyla kulaklarının arkasına sıkıştırdı. Hava gittikçe ısınıyor muydu? ''Kahrolası.'' Çekmeceyi kapattı. ''Bir.'' Yastığı fırlattı. ''Kâğıt.'' Defteri araladı. ''Parçası.''

Zamanı tükenmek üzereydi, Lazlo'nun sinirli adımları bunu kanıtlar nitelikte her saniye daha da yaklaşıyordu. Telaşla bacaklarını yeniden pencerenin dışa sarkıttı fakat hemen öncesinde masa da gördüğü siyah, uzun eldivenleri hatırlamıştı. Çığlıkları, mavi saydam ruhun kararıp havaya karışan parçalarını ve savunmasız bedenin üzerinde gezinen eldivenli elleri. Merga'nın ruhunu gerçek anlamda parçalayan eldivenlerdi bunlar.

Yakalanmak uğruna masa da duran kadehi aldı ve sıvının tam ortasına tükürdü. Lazlo'nun altı üstüne gelmiş odayı gördüğünde tükürüklü bir kadehe ihtiyacı olacaktı. Hatta belki daha fazlasına.

***

''Orada olacağına neredeyse emindim, diğer bütün seçenekler bundan çok daha az bir ihtimal yüzdesinde.'' Sıkkınlıkla nefesini dışarı verdi. Alessia odanın her bir köşesini aramıştı. ''O bunaktan bir hiç uğruna azar yediğime inanamıyorum.''

Alessia gözlerini kaçırıp dudaklarını yaladı. Tükürüklü kadehi hatırlayınca ona elde sıfır olmadığını söylemek istedi fakat bu küçük çılgınlığı kendine kalsın istiyordu. Belki yakın gelecekte Agiel'da benzer bir intikamın kurbanı olmaya hak kazanabilirdi. ''Mücevher odasına girmek bu kadar kolay olmayacakmış gibi hissediyorum.''

''Oraya ben bile hiç giremedim, Yosun kafa. Bu hayatının en terleten planı olacak.'' Agiel'ın rahat koltuğuna biraz daha gömüldü, tıpkı düşüncelerine yaptığı gibi. Tanrı aşkına! Onu terli ve üstsüz hayal etmek istemiyordu.

''Güneşli günleri geride bırakalı çok oldu, sevgili dük.'' Cerbezeli ona sesleniş şekliyle irkildi. Alessia'nın şüpheyle kısılmış gözleri bu hareketi yakalamıştı. Onu baştan aşağı süzdü. ''O han...Bana orada bir çalışan olduğunu söylemiştin. Öyle değil, değil mi?''

Agiel vereceği cevabı düşünürken yanağını ısırdı. Parmaklarını birbirine geçirdi ve sesini düzeltti. Bakışlarının arka planında söylediği yalan için haklılık payı üretmeye çalışıyordu. ''Hayır,'' dedi. Biraz daha düşündü. ''Hayır, lanet olası bir bahanem yok sanırım. O kasvetli mekanın sahibiyim.''

''Biliyorum. Sen söylemeden fark etmem iyi oldu, yanlışlıkla sana güvendiğimi falan bir düşünsene!'' Alessia aslında ona kızmıyordu çünkü o da kimliği hakkında dürüst davranmamıştı. Aralarındaki tek fark Agiel'ın, onu bir simülasyona kapatan kara kalpli imparatorun kardeşi olmasıydı. Alessia'nın yalanlarıysa onun için hiç tehlike arz etmemişti. İşte fark bu kadar ayırt edilebilirdi.

FANTOM ETKİSİ doğa dönüyor Where stories live. Discover now