24 - TOPRAKLARIN KANI

Start from the beginning
                                    

Kwang tekrar konuştu. "Neden anne ve babamı görmüş olmama sevinemiyorum?" Soğuk bir ses tonuyla sormuştu ama sesindeki kırgınlık duyuluyordu. Kısa sessizlik sonrası nihayet babası cevap verdi. "Akhar bize hayal ettiğimiz gelecekten çok daha fazlasını vadetti. Şimdi olmasa bile yakında anlayacaksın oğlum. Hatta Akhar'a katılacaksın." Neler diyordu bu adam? Beyni mi yıkanmış bunların? Kwang bu anlamsızlığı fazla uzun tutamadı. Sinirden gelen gülmesini bastırmaya çalışarak konuştu. "Sen ne anlatıyorsun baba? Vadedilen gelecek bu mu?" diyerek robotlara doğru bir elini kaldırdı ve devam etti. "Robotların himayesinde yaşamak mı? Söyler misiniz? Hükümetin yönetimini kabul etmeyen anne ve babama şimdi ne oluyor da Akhar'ın koltuğuna geçiyor?" Abileri de kaşları çatık bir şekilde hem Kwang'a hem de anne ve babasına bakıyordu. Cevap gecikince Kwang devam etti. "Peki kız kardeşimiz? Neden orada? Bu şiddetli kararı verebilecek yaşta mı? Daha çocuk! Onu ilk defa görüyorum." Bu sefer annesi cevap verdi fakat Kwang'ı hiç dinlememiş gibiydi.

"Sana ölümsüzlük teklif edildiğinde bunu geri çevirebilir miydin?" Bu soru hepimizi birbirine gergin bir ifadeyle baktırmıştı. Annesinin sorusu üzerine Seo söze girdi. "Ölümsüzlük dediğin kulağa kıyamet gibi geliyor anne. Bu dünyada sonsuz bir yaşamı kim arzular ki?" Bu durumda bizimle ilk konuşan adam ağır ağır adımlarla önümüzde durdu. Derin bir nefes alarak, "İstediğiniz yaşta kalmanız mümkün. İnsan hafızası ve anılarını toplayabileceğimiz bellekler ürettik. Bu bellekler sizin vücut ölçülerinize özel olarak hazırlanan robotlara takıldığında artık ölümsüz bir vücuda sahip olacaksınız," dediğinde hayretle karşımızda bize donuk bakışlarla bakan o aileyi izliyorduk. Jun öfkeyle bağırdı. "Onların bedenlerinin bir makine olduğunu mu söylüyorsun?" Bu düşünce bizi ürkütmüştü. Yüzlerini incelemeye başladım. İnsan onlara bakınca robot olduğunu düşünecek bir çelişkiye bile girmiyordu. Kanlı canlı önümüzde duruyorlardı. Robot üretimi artık çok gerçekçiydi ve insanlardan alınan dokularla canlı bir görünüm veriliyordu. Yani bunun Akhar'ın gelecek planı olduğunu biliyorduk. Bunu ne zaman yapmışlardı? Şubelerde böyle bir şeye başlanmamışken, bunu onlara kim yapmıştı?

"Her şey sırayla Lee Jun Woo. Çok fazla sorunuz olduğuna eminim. Biz ise istediğimiz cevapları size sunacağız. Öncelikle gizlilikten bahsetmek istiyorum," diyen Akhar'ın adamı konuşmaya devam etti. Adını bilmediğim için hepsi şu an Akhar'ın adamıydı gözümde. Akhar ise artık sadece bu aptal yönetimin adıydı. Önümüzde, bir sağa bir sola ağır adımlarla gelip gidiyordu. "Her şeyi izliyorduk. Çoğu gördüğümüz hadsizliklere müdahale etmedik. Sonunda başka çarenizin kalmadığını anlayıp savaşa hazırlanacağınızı biliyorduk. Buradan bir çıkış yolu aradınız fakat biz her yerdeyiz. Akhar denilen şey bir saatin balans çarkı gibidir. Bu ülkenin en önemli parçasıdır. Yönetim olmadan ülke olmaz. Bu ekol yüzyıllardır kurulmaya çalışılan bir yönetim. Üzerinde yüzlerce bilim adamının düşündüğü bir robotlaşma fikri. Bu fikir her zaman vardı. İnsana daha iyi bir geleceği sunabilmenin tek yolu teknolojiyi kullanmaktır. Bizler de kullandık. Her biriniz yeni bir nesil oluşturmak için eğitildi. Şimdi ise bu ekolü bozacak ne varsa ortadan kaldırmanızı istiyorum. Eğitimsiz kimse ülkemde barınamaz. Bu savaş robotlaşma fikrini yavaşlatacak her unsuru ortadan kaldıracak. Bizler de ölümsüz vücutlar içinde yaşayacağız." Bu iştahlı konuşma henüz kimseye bir şey sordurtamamıştı.

Demek plan buydu. Elinde her şeye sahip olan herkes asla tatminlik duygusu yaşayamaz. Fazlaya alışmıştır çünkü... Aza tahammül etmez. Akhara da sonunda böyle bir ülkeye dönüşecekti. Zenginliğe alışmış, yaratıcıya nankör bir topluluk. Her şeye ulaşmış olmak onlara tanrılaşma duygusu veriyor olmalı. Bu sonsuz yaşama arzusu sadece onların amaçları uğruna yaşadığı bir cehenneme dönüşecek. Henüz buna inanmadıkları için de tanrıya savaş açıyorlar. Onların deyimiyle... Sanki her şey birdenbire oluşup birbirini mi buldu? Onlar bütün dinleri reddediyor. Yaratıcıyla bir yarış içine giriyorlar fakat bu dünyada hiçbir şeyin sonsuza dek devam etmeyeceğini daha doğrusu edemeyeceğini bilmiyorlar. Onlar Allah demekten hoşlanmıyor bile. Akhar'ın gözünde tanrı veya tanrılar sadece insanların uydurması. Bu tanrı ifadesi de ancak onların ağzına alabileceği bir kelime olurdu. Allah demek onları tetikliyor gibi duruyor. Neyin nesiyse bütün dinleri reddeden bu yönetim İslam'a gelince daha da öfkeleniyor. Sebebi ise onların tanrı algısına İslam'ı uyduramamaları. Sonuçta insan, kabullenemediği şeyi inkar eder... Mayasında vardır nankörlük.

KIŞ GÜNDÖNÜMÜ Where stories live. Discover now