Episode 12 - Final

Start from the beginning
                                    

Bucky'e baktığımda sırıtıyordu. "Bucky, kapıyı aç lütfen." Yüzümde yalvarır gibi bir ifade vardı.

Peter konuştu. "Güzelim bak eğer seni biraz olsun seviyorlarsa ne halde olursan ol seni kabul edeceklerdir zaten."

Peter'a düşünceli bir halde baktım. Kafamda sürekli kötü senaryolar dönüyordu.

"Alyssa, sen ailenle görüşmekten vazgeç diye buraya bir saat yolculuk yapmadım. Benzin artık pahalı." dedi Sam.

"Başta böyle deseydin kendim taksiyle de gelebilirdim."

Peter kollarını kavuşturdu. "Tabii ya seni yalnız gönderelim sonra da kapılarının zilini bile çalmadan geri dönüp güya onlarla konuştuğunu söyleyerek bize yalan söylemene izin mi verelim yani?"

Peter'ın konuşmasının üstüne kaşlarımı şaşkınlıkla kaldırdım. "Yok artık!"

Bucky iç çekerek ellerini kapüşonlu siyah eşofmanının ceplerine soktu. "Alyssa, hadi ama en kötü ne olabilir ki?"

"En kötü ne olabilir ki mi? Bu durumda sonucu kötü gidecek bir sürü şey var."

Bucky ve Sam aynı anda anlaşmış gibi iç çektiler. Sonra birbirlerine baktılar. Bucky, Sam'e gözünü devirip geri bana baktı.

Peter kafasını hafifçe yukarı aşağı sallayarak bana cesaret vermeye çalışıyordu.

Hiçbiri bir şey demezken hayal kırıklığı ile omuzlarımı düşürdüm. "Tamam, gidiyorum."

Etraf çok sessizdi. Ülke sınırlarına yakın bir yerlerdeydik ve Rocket'in bana verdiği adres tam olarak bu evi gösteriyordu. Attığım her adımda kalbimin atış hızı daha da artarken heyecan ve korkuyu aynı anda yaşıyordum.

Zili çalmadan hemen önce arkamı hafifçe dönüp Peter'a baktım. Elleri ile baş parmaklarını kaldırmıştı. Sonra yavaşça önüme dönüp kapıyı çaldım. Bir an nefes alamadığımı hissettim. Stresten oluşan karın ağrımı birkaç saniye sonra her şeyin düzeleceğini düşünerek bastırmaya çalıştım.

Kapıyı 30-40 yaşları arasında bir kadın açtı. Saçları benimkine benziyordu. Bu kadın benim annem olmalıydı.

Bana baktı ve boğazını temizledi. "Buyrun, nasıl yardım edebilirim?"

Öylece boş gözlerle yüzüne baktım. Gerçekten ne kadar çok benzediğimizi fark etmemiş miydi?

Boğazımı temizledim. "Ben Alyssa, senin kızın."

Gözlerini kıstı. Tam bir şey söylemek için dudaklarını aralamıştı ki içeriden başka bir ses geldi. "Natalia, kapıda kim var?"

"Hiç kimse."

Bunu duyunca kalbimin sıkıştığını hissettim. Neden bana inanmadı ki? Şaka yapıyor gibi mi duruyorum?

Yüzüğümü çıkarıp tuttuğum eline yerleştirdim. "Kızın Alyssa Queen, telekinezi gücü olan hani. Seneler önce Thanos kızını almak için iki kızını göndermişti ve sen de onu güvende tutmak için onlarla anlaşma yapmıştın. İşte o kız benim."

Göz bebeklerinin içine bakıyordum umutsuzca. Devam ettim. "Ve artık o kız özgür." Gözüm doldu. "Artık özgürüm anne. Sana geri döndüm. Hatırlamadın mı beni, anne?"

O bana bakarken gözlerinden yaşlar akmaya başladı birden. Elini uzattı ve yanağımı okşadı. Gözlerinin rengi benimki gibi değişince gözlerinden daha çok yaş akmaya başlamıştı.

"Natalia?! Kapıda kim var?" Yanında bir adam belirdi.

Beni görünce kaşları çatıldı ve o sırada ağlayan anneme döndü. Elini annemin omzuna koydu. Diğer elinin işaret parmağı ile beni göstererek mırıldandı. "Sen?.."

Querencia | Peter ParkerWhere stories live. Discover now