Bölüm Yirmi | Işıkların Altındaki Çürük Kokusu

Start from the beginning
                                    

''O zaman sen onu bul, alt katta buluşalım olur mu?'' dedim kendi kafamı toplamak için zaman kazanmaya çalışarak.

''Olur olur, beni bulamazsan ararsın.''

''Tamam.''

Odadan çıktığı gibi derin bir nefes alıp verdim. Elim refleksle mideme gidip duruyordu. Öylesine kaygılanıyordum ki her an kramplar eşliğinde bayılabilirmişim gibi geliyordu.

Daha birkaç dakika geçmeden odanın kapısı tıklatıldı.

''Bir şey mi unuttun? Girebilirsin.''

Kapı açıldığında, her zamanki spor ve salaş tarzından çok ama çok uzak bir smokin ile içeri adım adan Sarp'ı gördüm.

Odanın ortasında durmuş ona bakakaldığımda o da benzer bir yüz ifadesini benimle paylaşıyordu. Beni baştan aşağı süzerken yüzüne hoş bir tebessüm yayıldı.

''Çok güzel olmuşsun.'' diye mırıldandı.

Bana doğru birkaç adım atarken, ''Lafı ağzımdan aldın.'' dedim.

Tam önüme gelip durduğunda gülümsemesi büyüdü. ''Size eşlik edebilir miyim?''

Kibarca eğildim ve eski usul bir selam vererek, ''Çok sevinirim.'' dedim.

Kolunu girebilmem için bana uzattığında onu bekletmedim. Ağır adımlarla odadan ayrılırken yanımda olmasının beni biraz olsun sakinleştirmesine seviniyordum doğrusu. Uzun ve Orta Çağ'dan fırlamış gibi gözüken koridor boyu yürürken yanımızdan geçip giden insanların kimler olduğunu merak ederek süzdüm etrafı.

''Çok tuhaf.'' dedi Sarp. ''Hiçbir şey bu dünyaya ait gibi gözükmüyor.''

''Kesinlikle.'' dedim. ''Her ne kadar stresten bayılacak gibi olsam da çok güzel değil mi?''

Kafasını sallayarak beni onayladı. Aşağı kata inen merdivenlere dönerken daha kısık sesle konuşmak için hafifçe bana doğru eğildi.

''Su Cadısı olayını konuşabildiniz mi?''

''Maalesef.'' dedim. ''Beklediğimden bile kötü olabilir.''

Sarp bana bakarken yüzüne benim için yansıyan endişesini gördüm ve bu endişenin güzel yüzünden hiçbir şey eksiltemediğini.

''O zaman yeni bir plan yaparız.'' dedi. ''Panik yapma.''

''Gitmek için sabırsızlanıyorum.'' derken alt kattaki kalabalığı gördüm. Oldukça lüks kıyafetler içine girmiş kadınlar ve erkekler tam da bu eve ait gözüküyordu. Birbirleriyle girdikleri yüksek kahkahalı sohbetlerinin altında neler gizlendiğini öyle iyi biliyordum ki bunların hepsi birer yanılsamaydı.

''Annenden her şeyi öğrenmeden gitmemiz hiç akıllıca olmaz.'' dedi.

Yine ve yeniden haklıydı. Her ne kadar soğuk bir savaş içinde de olsak bana cadılık hakkında her şeyi öğretebilecek tek kişi annemdi. Şimdi arkamı dönüp gidersem beni nelerin bekleyeceğini bilmiyordum ve belirsizlik istediğim son şey bile değildi.

Merdivenleri indikten sonra kalabalığı takip ederek sağ tarafa, geniş bir kapının açıldığı odaya döndük.

''Şey...'' dedi nasıl soracağını bilemez vaziyette. ''Kuyruğun falan çıkmayacak, değil mi?''

Sorusu kulağa absürt gelse de bir o kadar da gerçek bir soruydu ki bu nedenle bir süre yüzüne bakakaldım.

Ardından hayretle kolunu sıktım. ''O dediğin denizkızı.''

Bana küçüklüğümüzden beri sık sık söylediği denizkızı gözleri muhtemelen aynı anda aklımıza gelmiş olacak ki birbirimize imalı bir bakış gönderdik.

Fırtınalı Gecede (Tamamlandı) Where stories live. Discover now