59. BÖLÜM: "Geleceğe Dönüş"

Começar do início
                                    

Onları nerede bulacağımı bilmiyordum...

Orman evinde mi? Molekon Köyü'nde mi? Ya da başka bir yer...

Belki de önce zindandaki Mirel ve Mestan'ı ziyaret etmeliydim. Biran ve oğlumun yerini bana söyleyeceklerini biliyordum ancak zindana yürüyerek ulaşamayacak kadar uzaktaydım.

Bu da beni yıldıramazdı. Hiçbir şey yıldıramazdı. Adımlarımı yeniden hızlandırdım ve Kimpras Ormanı'nın adım kadar iyi bildiğim rotasında ilerledim. Nefes nefese kalmama yetecek bir zaman sonra ormana ulaşmaya başardığımda, soğuktan bedenim, yorgunluktan ise dizlerim titriyordu. Üst üste gelen hapşırıkların her biri beni yalnızca bir saniye için durdurmaya yetiyordu.

Sürekli kendime az kaldığını hatırlatıp duruyordum. "Az kaldı. Çok az kaldı."

Attığım her adımda kararan kızıl hava bana meydan okuyordu ancak içimdeki özlem kanımın son damlasına kadar mücadele etmem için gereken gücü veriyordu.

Tanıdık ağaçların arasından geçip tanıdık toprakların üzerine bastım. Tanıdık havayı ciğerlerime gönderip, tanıdık kulübenin önünde durdum. Başarmıştım.

Orman evi karşımda duruyordu. Yaklaştıkça, hatırladığım son halinden daha bakımsız göründüğünü fark ettim. Etrafını saran dikenli çit sayısız yerden çökmüştü. Çift kanatlı tahta bahçe kapısından biri yoktu. Kulçukların kulübeleri yoktu ve bahçe içinde kalan toprak delik deşik haldeydi. Yine de karşımdaki manzaranın beni incitmesine izin vermeyecektim.
Geçen zamanın eskittiği tek şeyin eşyalar ve evler olarak kalmasını istiyordum.

"Kimse var mı?" Derin bir nefes aldım ve sefil halime aldırmadan gülümsemeye çalıştım. "Ben geldim. Ben buradayım!"

Sesim ormanın derinliklerinde yankılanarak bana geri döndüğünde daha fazla yaklaşmaya karar vererek verandanın merdivenlerine ayak bastım. Ancak daha ikinci basamakta tahta gıcırdadı ve ve bir yanı gürültüyle çöktü.Son anda korkuluklara tutunarak kendimi yukarı çekmeyi başardığım an tökezledim ve elimi tutunabileceğim en yakın nokta olan kapıya doğru savurdum. Temas etmemle birlikte ardına kadar açılan kapı içeri doğru sarsak adımlar atmama ve en sonunda da yere kapaklanmama sebep oldu. Acıyan dizlerim bir an için inlemem sebep oldu ancak birkaç saniye sonra başımı yerden kaldırabildiğimde dizlerimin acısını unuttum.

Orman evi, evimiz...

Boştu. Hiç yaşanmamış kadar bomboştu.

Etraf toz ve neye ait olduklarını bilemeyeceğim kadar küçük olan eşya parçalarıyla doluydu.

Kalbim sızlasa da ayağa kalkmayı başarabildim. Düşündüğüm tek şey artık burada yaşamadıklarıydı. Daha kötü bir ihtimal zihnimde kendine yer bulamazdı. Bu yüzden dolmak üzere olan gözlerimin önüne set koyarak kirpiklerimi hızlıca kırpıştırdım ve kendimi hızlıca dışarı attım. Kırık basamaktan atlayarak indiğim sırada ağaçların arasından gelen sese dikkat kesildim. Birkaç saniye içinde aynı ses tekrar etti. Anlaşılan o ki burada yalnız değildim. Sessiz olmaya gayret ederek bahçe boyunca ilerledim ve dikkatle etrafı kolaçan ettim. Çok geçmeden aradığımı bulmuştum. Yerden çalı çırpı toplayarak kolundaki hasır sepete doldurmaya çalışan yaşlı adam henüz benim farkımda değildi. Ona lideri ve arkadaşlarını sorabilirdim. Muhakkak tanırdı ancak beynimin arka odasında yanıp sönen ikaz ışığı bunu yapmamamamı söylüyordu.

KIZIL GECE +18Onde histórias criam vida. Descubra agora