6. Bölüm(Beyaz pirinç)

43 6 0
                                    

Keyifli okumalar...

🍚

Barlas hazırladığı tabakları servis ettiğinde müziği de kapatmıştı. Karşıma geçip oturdu.

Bakışlarımı ondan çekip önümdeki tabağa baktığımda, yeniden şüpheyle gözlerimi ona çevirdim. Bunu yiyebilir miydim?

Sade beyaz prinç pişirmiş, yanına sebze ve kızarmış tavuk koymuştu. İştah açıcı görünüyordu, ancak ona güvenemiyordum.

Yemeğine başladığında mimiklerini okumaya çalıştım. Lokmasını yuttuktan sonra birkaç saniye bekledim.

Ölmediğine göre yiyebilirdim.

Prinçten bir kaşık yedim. Ağzıma aldığım lokmamı çiğnemeye çalışırken tuhaf bir hiss vücuduma hükmetmeye başladı. Gözümün önünden geçip giden anılar bir filmden farksızdı.

Gücümün emilip, yok olduğunu hissediyordum. Kalp atışlarım hızlanmış, şakaklarım ağrımaya başlamıştı. Parmaklarımın arasındaki kaşığı tutmakta bile zorlanıyordum.

Sadece beyaz prinç nasıl tüm hayatımı bana sorgulatabilirdi?

Nefesimin daralmasına rağmen kaşığı parmaklarıma hapsettim, yemeğimi yemeye devam ederek. Her lokmam boğazıma diziliyordu.

Hâye olarak yediğim son beyaz pirinci hatırlamak, körelmiş ruhum için hiç iyi değildi.

Barlas suskunluğumu farketmiş, çatalını üç kez tabağına vurmuştu. "İyi misin?" İyi olmak?

Ben iyi olmayı hakketmiyordum. Ne siyah, ne gri, ne de beyaz. Asla tek bir renk olamadım. Ben kendi içimde hep arafta kaldım.

Dudaklarımı dilimle ıslatıp "Tır çarpmış gibi hissetmeme rağmen, iyiyim. Fiziken iyi olmalıyım ki, kök kurutma operasyonum gecikmesin."dediğimde sözlerimi anlamak ister gibi yakut gözleriyle yüzümü taradı.

Bir süre sonra sadece başını sallayarak yemeğine devam etti. Masada duran tabağa bakarken, son yediğim akşam yemeğiyle tatlarının nasıl aynı olduğunu çözmeye çalıştım.

Tadı bir sihir gibiydi. Pişmanlık, mutluluk, üzüntü, umutsuzluk... Bir çok duygunun kendine yuva bulduğu bir tabak. Oysa yediğim sadece beyaz pirinçti.

Yemeklerimiz bittiğinde kalkıp, bir bardak su içtim. İçtiğim bardağa yeniden su doldurup Barlas'ın önüne koydum. Yüzümü kısa bir süre inceledikten sonra, hafif kırmızı rujumun bulaştığı yerden birkaç yudum aldı.

Ayaklanıp tabakları sudan geçirerek bulaşık makinesine yerleştirdi. Gerçekleri söylemek gerekirse biraz düzenli bir adamdı.

Ben onun yanında dağınık kalıyordum. Biraz düşünürsem dağınık kelimesi bile benim yanımda daha toplu duruyordu. Yine de düzenli olmak bir tercihtir. Dağılacak bir şeyi toparlamak mantıksızdı bir kere. Ben böyle iyidim.

Mutfaktan çıkmak için adım attığımda kolumdan tutarak beni durdurdu. Bakışlarım yağmurun altında kalan bir gülün yapraklarındaki kırmızı renge sahip gözlerinde dolandı. Yağmur damlası gibi parlayan göz bebekleri o damlanın içine hapsolmamı ister gibi bakıyordu.

Beyaz ölümWhere stories live. Discover now