🕸 YANAN KABUS 🕸

Start from the beginning
                                    

Karanlıktan korkmamam işime geliyordu ama bu korkusuzluğun asıl nedeninin bana getirebileceği canavarlar oluşunu biliyordum. Sanki içeriden bana bir arkadaş sunacakmış gibi geliyordu.

Karanlığı sevdiğimi bile söyleyebilir ve geceyi burada geçirmek benim için sorun olmazdı fakat şimdi sadece suya ihtiyacım var.

Adımlarım göletin önünde durduğunda eğilip avuçlarımın arasına aldığım suyu çöle düşmüş bir bedevi gibi açlıkla içtim.

Bu içimdeki susuzluk neydi böyle? Tüm göleti içecek gibi hissediyordum. Karnımdan ben her su içmek için eğildiğimde lakur lukur su sesi gelecek kadar doymuştum ama kendimi bir türlü durdamadım.

Suyun tadı garip bir şekilde çok güzeldi. Suyun tadı olur muydu sahiden?

Nihayetinde patlamamak adına kendimi geri çektim ama eğer böyle bir sorunum olmasaydı saatlerce bunu içebilirdim. Sanki ben içtikçe su içimde buharlaşıyordu.

Çenemden akan su değildi yansımama baktığım göle damlayan.

Alnımdan boncuk boncuk terler akmaya başlamıştı. Kahretsin! Huzurlu bir gece geçirmek istemiştim sadece başıma gelmeyen ne kalmıştı? Şu halime bak! Üstüm başım berbat oldu.

Doğrulduğumda göletin diğer tarafında bir adam vardı. Elinde bir mum tutuyordu. İnce ve sanırım iki mete de boyu vardı.

Tanrım! Bu da neydi böyle?!

İnsan falan değildi! Korkudan bacaklarım geri geri giderken, o ise iyi eğitilmiş bir asker gibi düzgünce ve epeyce hızlı ilerliyordu.

Bir adımı öndeyken arkasından onu takip edecek olan, öne doğru attığı büyük adımlara yetişebilmek için baldırlarından itibaren santimlerce uzuyor tekrar hazır ola geçmiş gibi iki adımı yan yana geldiğinde bu işlem tekrarlanıyordu.

Saniyeler içinde bir kaç metre öteme geldiğinde korkudan kaskatı kesildim. Dilim neredeydi? Bağırmak için ona ihtiyacım var mıydı? Nefes nereden alıyorduk?

Gerçekten ne saçma heveslerim varmış? Al sana yaratık! Al sana canavar! Arkadaş olacakmış bak ya! Olursun arkadaş şimdi!

Aman yarabbim şunun suratına da bak! Bu şeyin etleri yok! Sadece bir iskelet. Sarı ve hafifçe uzun saçları hiç rüzgar esmemesine rağmen yavaşça daldalanıyor.

Hatta üzerindeki yırtık pırtık olmasına karşı bir prensin yatak pijamasıymışcasına güzel işlemeli rahat bir kuşmaştan üst ve altındaki yine yırtık lacivert pantolonuyla ölü bir soyluyu andırıyordu.

Elindeki demir tabaktaki mum onun rüzgar olmadan dalgalanan saçlarına nazaran hiç kıpırdamıyordu. Ben çarpılıyor muydum?

Zaman durmuş gibiydi. Bu yüzden mi? Tanrım ne çeşit bir mahkukat bu? Korkudan ağlayacağım! Bacaklarım öylesine kilitlendi ki yere bile düşemiyorum. Kalçalarım korkudan kramp girmişcesine sıkılmışken artık ağırmasını geçtim içime kaçtılar.

Ama o aramızdaki mesafeyi koruyarak etrafımda o saçma ama beni korkudan birazdan altıma işetecek adımlarını yavaşça atarak dönmeye başladı. Kafası bana hiç bir zaman tam dönük değil her zaman doksan derece yana dönük olmasına rağmen görebildiğim tarafındaki gözü üzerimden hiç ayrılmıyordu.

Öldürecekti beni?! Silahım var mı diye kontrol mü ediyordu?

Tam tur dönmeyi bitirince bu sefer de tam aksi yönde dönmeye başladı. Bu iki birbirine zıt tur bittiğinde bana her ne yapacaksa buna başlamasını bekliyordum ama olmadı. Yine bu seferkine ters yönde dönmeye başladı.

Şafakta Vampir Çıkmazı (+18)Where stories live. Discover now